on sekiz

19.4K 1.2K 148
                                    

Olay yarattım diye bölüm yazmak için aşırı heyecanlanıyorum ouefdwjskjvecnl ben de böyle bi manyağım işte napalım

Bu hevesimde biraz da bu hafta hızla okunma sayısı artan 'Aldattın mı Beni?' nin payı var. Sıralamalarda bi inip bi çıkıyor ama okuyan okuyor sonuç olarak eheheehe

Neyse susuyorum uzatmadan prdn 🥲😶

Bölüm Nil'in anlatımından...

İyi okumalar!

~~~

"Abla!" Kapalı olan gözlerim Tuna'nın seslenmesiyle hızla açıldı. Yataktan apar topar kalkıp sesin geldiği yöne, banyoya koşturdum.

"Tuna iyi m-..." Banyoya girer girmez önüme serilen manzarayla üzerimdeki telaş beni terk ederken başımı kendime gelmek ister gibi iki yana salladım. "Ödümü patlattın bebeğim, bir şey oldu sandım."

Banyodaki küvetin içinde kafasında bir ton köpükle oturan Tuna, muhtemelen canı yanacak diye korkup açamadığı gözlerini daha da sıkı kapattı. "Köpükler büyüdü, beni kurtarsana."

Ona doğru ilerledim. "Saçını yıkamak için beni çağırmanı söylemiştim Tuna, suda oynamak istiyorsun diye biraz yalnız bıraktım seni. Nasıl bu hale geldin?"

"Ben büyüdüm diye saçımı yıkayabilirim sandım. Ama her yerime döküldü." Dudakları kırgınca büküldüğünde bu haline kıyamayıp oyalanmadan saçlarını duruladım. "Tamam, bak bitti. Madem istiyorsun, bundan sonra saçlarını sen yıkarsın ama ben de yanında dururum olur mu?"

Gözlerini de suyla her ihtimale karşı yıkadığımda kırpıştırarak açıp bana baktı. "Bir düşüneyim teklifini." Gülerek ıslak yanaklarını öptüm. "Düşün bakalım."

Biraz daha kalırsa üşüyecekti. Mızmızlansa da durulanmasına yardım edip havluyu üzerine sardıktan sonra odaya geçtim. Dolaptan ilk elime gelen kıyafetleri alıp Tuna'ya döndüm. "Kendin giyinmek ister misin?"

Yatağın üzerinde kendisine oldukça büyük gelmiş olan beyaz havluya sarınmış halde sakince oturuyordu. Bazen ısırarak yiyip bitiresim gelmiyor değildi ama bir şekilde dayanıyordum işte.

"Sen giydir. Ama mavi tişörtümü giymek istiyorum. Üstünde fil olan." Kısa bir an düşündüm. Gözüm dolaba kaydı ama yapacak bir şeyim yoktu. "Mavi tişörtün yanımızda değil ablacım, şimdilik bunu giymen gerekiyor." Elimdeki tişörtünü gösterdiğimde omuzlarını düşürdü.

"Ama ben bu tişörtü giymek istemiyorum. Eve gidip mavi tişörtümü alalım."

Elimdeki kıyafetleri bırakmadan yatağa ilerleyip yanına oturdum. Sıkıntıyla iç çektikten sonra çenesini nazikçe kavrayıp bana bakmasını sağladım. "Bebeğim bunu konuşmuştuk. Bir süre eve gitmeyeceğiz, burada kalmamız gerekiyor. Tüm eşyalarını yanımıza alamazdık, ben sevdiğini düşündüğüm her şeyi almaya çalıştım. Üzgünüm."

"Eve gitmek istiyorum ben, odamı özledim." Gözlerinin dolmaya başladığını fark ettiğimde birazdan aynı duruma benim de düşeceğimi bilerek ondan saklanmak ister gibi bedenini kendime çektim. Başını göğsüme yaslayıp ıslak ve bolca şampuan kokusuyla sarmalanmış olan saçlarını peş peşe öptüm. "Biliyorum ablacım, özür dilerim kötü hissetmene sebep olduğum için. Buraya alışmadığın için güvende hissetmiyorsun sanırım ama ben yanındayım, güvendeyiz."

Üç parmağını kaldırıp bana gösterdi. "Bu kadar gündür eve gitmiyoruz. Bence abiler seni özlemiştir, geri gitmeliyiz."

'Bizi özlemişlerdir' yerine 'seni' demesi çoktan dolmuş olan gözlerimden birkaç damlanın firar etmesine sebep olmuştu. Yüzü göğsümde olduğu için görmemiş olmasına şükrederek ona sarmadığım kolumu kullanarak yanaklarımı sertçe sildim.

Dert BebesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin