Final

11.5K 767 259
                                    

İkinci kez final başlığı atıyorum buraya :(

Bir yandan başladığım hikâyeleri tamamlayabildiğim için çok mutluyum, bir yandan da ister istemez fazlasıyla buruk hissediyorum.

Bu bölüm Dert Bebesi adı altında son bölüm olsa da, Tuna'yı merkeze alan bir kurguyla devam edeceğimi belirteyim bir kez daha :)) Kitabı kütüphanenizde tutarak ya da beni takip ederek haberdar olabilirsiniz yayımlandığında

Medyada benim geleneksel final kutlamam var, ilkini Aldattın mı Beni'de yapmıştım bu da iki olsun DJSHKJLKŞAVEBWL

Daha fazla konuşmadan bölüme alıyorum sizi

Bölüm Nil'in anlatımından...

İyi okumalar!

~~~

Buraya final için 'peri' emojilerinizi alabilir miyim? 🧚🏻‍♀️🧚🏻‍♀️🧚🏻‍♀️

"Midem çok bulanıyor. Ne yapacağım?" Panikle olduğum yerde ileri geri sallanırken bir yandan da söyleniyordum. Az önce yaptığım kahvaltının her lokması midemden geri çıkmaya çalışıyormuş gibiydi.

"Açayım avucumu, gel kus." Mert abim ellerini bana uzatıp halimi alaya alırken bütün gerginliğimi ondan çıkartmak üzere derince nefeslendim. Konuşmaya başlayamadan sırtım sert bir göğse çekildi.

"Mert çeneni kapat, yürü içeri." Oktay abime yaslı olduğumu o konuşmaya başlamadan önce çoktan fark etmiş olsam da sesini duymak iyi gelmişti. Mert abim bana dil çıkartıp mutfaktan çıkarken abim kollarını karnıma sardı. "Uzanmak ister misin biraz fıstığım? Miden stresten bulanıyor gibi geliyor sana, tuzlu şeyler yedin. Sorun olacağını sanmıyorum."

Ne zaman gelip çattığına aklımın eremediği sınav günü bir şekilde gelmişti. Haziran ayının ortasındaydık, bugün sınavın ilk oturumuna gireceğim gündü.

Sabah uyanacağım saatten neredeyse iki saat önce kalktığım için şu an kahvaltıyı tamamlamış olmamıza rağmen evden çıkmak için belirlediğimiz saate bir saatten fazla zaman vardı.

Abimin kolları arasında dönüp kollarımı sırtına sardım. İçimdeki 'başaramayacaksın' naraları atan sesi susturamıyordum. Sınav günü yaklaştıkça artan bu ses, bugün zirveye ulaşmıştı. "Abi..." dedim umutsuz bir ses tonuyla.

"Söyle abim."

"Yapamayacağım ben, girmeyeyim sınava. Boşuna rezil olmayayım, tamam mı?" Saçlarımı parmaklarına dolayıp okşarken alışık olduğum sakinlikteki sesiyle konuşmaya başladı. "Diyelim ki yapamayacaksın, girdin ve tek bir soru bile çözemedin..." Bu senaryonun beni rahatlatması mı gerekiyordu? Çünkü daha fazla gerilmiştim de...

"Bu son şansın değil, seneye girersin, o da mı olmadı? Bir daha girersin. Sen keyfin öyle buyurduğu için ertelemedin çalışmalarını Nil, ayrıca son altı aydır nefes almadan çalışıyorsun abicim, emeklerin boşa çıkmayacak. Biraz olumlu düşünmeyi dene, sakinleş."

Alnımı omuzuna yavaşça vurdum. Haklı olduğunu biliyordum, ama bir yıl daha kaybetmek istemiyordum işte.

"Biliyorum abi, sadece artık hayal ettiklerime daha fazla geç kalmak istemiyorum." Saçımı öpüp başımı nazikçe omuzundan kaldırdı. Gözlerini gözlerime dikip bakışlarından kaçmama engel olduktan sonra konuştu. "Kalmayacaksın fıstığım, içeridekilere çaktırma ama zekiliğinin benim kopyam olduğunu biliyoruz ikimiz de değil mi?" dediğinde kıkırdadım. Arada bir kendini gösteren doktor egosu yine görünür hale geçmişti.

Dert BebesiWhere stories live. Discover now