kırk altı

8.8K 747 171
                                    

Biraz beklettim sizi maalesef yine üzgünüm 🥺

Finale yaklaşmaya başladık ve konuları toparlamam gerektiği için artık bölümleri yazmak bir tık zorlaştı benim için... Batırmamaya çalışıyorum :))))))

Bölüm Nil'in anlatımından...

İyi okumalar!

~~~

"Bu şekeri de şuraya takalım. Abla bak! Çok güzel oldu."

"Bence de öyle olmuş."

"Ama bakmadın!" Tuna'nın mızmızlanmasıyla birlikte bakışlarımı salonun bir köşesinde kendine yer edinmiş olan çam ağacına çevirdim.

Boyu benim boyuma neredeyse yetişiyordu. Oktay abimin fikriyle eve alınmış olsa da en mutlu isim tabii ki Tuna'ydı. Süsler alındığından beri hepsini -en azından boyu yeten kısımlardakileri- her gün takıp çıkarmaya devam ediyordu.

Yılbaşına henüz dört günden fazla olduğunu hesaba katarsak süslerin son hali kesinlikle bu olmayacaktı.

"Bakıyorum ablacım, çok güzel olmuş böyle."

Tuna pek tatmin olmuş gibi durmasa da benimle uğraşmamaya karar vermiş olacak ki yeniden süslerle ilgilenmeye başladı.

Ben de yarı uzanır halde köşesine sindiğim koltukta iyice küçülmeye çabalıyordum. Dizlerimi göğsüme doğru yapıştırıp üzerimdeki örtüyü bedenime daha sıkı doladım. Günlerdir üzerimdeki kırgınlıkla cebelleşiyordum.

Başta duygusal olan kırgınlığım beni tamamen güçsüz düşürünce fiziksel olarak da enerjim kalmamış, sürekli uyuşmuş halde gezmeye başlamıştım.

Bazen gözlerim kapanıyor, uykuya dalmasam dahi saatlerce gözlerimi açasım gelmiyordu. Bunu düşüncelerimin yoruculuğuna bağlıyordum.

Bütün bunların ateşleyicisi olan gerçeği öğreneli tam olarak iki hafta oluyordu.

İki hafta geçmişti, ama ilk iki gün geçtiğinde nasılsam şimdi de öyleydim. Bir farklılık yoktu, zaman ilaç falan değildi.

"Aa!" Tuna'nın çığlığımsı sesiyle irkilerek ona döndüm. Süslerden birini elinde sıkıca tutuyordu. "Eline mi battı?" diyerek telaşla doğrulup ayağa kalktım.

"Kırıldı burası, bak!" Ben yanında diz çöker çökmez avucunu açıp birkaç parçaya ayrılmış olan top şeklindeki süsü gösterdi. Sivri görünen parçaları hızla elinden alıp kendi avucuma doldurdum.

"Önemli değil Tuna, ama daha dikkatli olmalıyız değil mi? Eline batıp canını acıtabilirdi."

"O zaman sen de bırak, senin canın da acımasın." Elime dokunup parmaklarımı açmaya çalışırken dayanamayıp yanağını sertçe öptüm. "Dikkat ediyorum ben, çöpe atacağım şimdi bunları." İkna olmuş halde diğer süslere dönerken ben de elimdekileri mutfaktaki çöpe atmak üzere hareketlendim.

Yeniden salona geçmek üzereyken kapı çaldığında yönümü değiştirmek zorunda kalmıştım. Tuna, her kapı çaldığında depar atarak koşmayı görev bilmiş olsa da çam ağacını bırakıp gelmeyi tercih etmemişti.

Kapıya ulaştığımda ilk işim kapıdaki minik delikten bakmak oldu. Ardından oyalanmadan kapıyı açtım.

"Merhaba." diyerek önce tam karşımda duran Giray'a, ardından da onun elini sıkıca tutmuş bekleyen Aras'a baktım.

Dert BebesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin