kırk yedi

9.1K 703 210
                                    

Merhabaaa nasılsınız bakim?

Medyaya bir şarkı bıraktım, bölümü yazarken ben bol bol dinledim, hatta birazdan Nil ve Uras da dinleyecek... Siz de okurken dinleyebilirsiniz isterseniz. Medyayı göremiyorsanız şarkı: Rei 6 - Ah Canım Sevgilim.

Bölüm Nil'in anlatımından...

İyi okumalar!

~~~

Sessizlikten rahatsız olan insanlardan değildim. Aksine sessizlikle baş başa kalmak çoğunlukla daha rahat hissetmeme yol açardı. Buna rağmen çok sessiz biri değildim aslında. Özellikle sevdiğim insanlarlayken çenem düşer, zaman zaman onları darlattığıma emin olurdum.

Şimdi ise 'sevdiğim' insanlardan biriyle, yanında çenemin düşmeye en meyilli olduğu kişilerden biriyle derin bir sessizliği paylaşıyordum.

Bitmesin Peri, bitmesin güzelim. Bendeki sen zaten bitmezsin, ne kadar zaman geçerse geçsin ben seni yaşatırım kendimde. Ama sendeki ben de bitmesin, yapma bunu.

Yalvarır gibi kurduğu bu cümlelerin ardından başlamıştı aslında sessizliğimiz. Ben ne olumlu ne de olumsuz bir şey söyleyememiştim, o da yeniden konuşmaya cesaret edememiş gibi görünüyordu.

Uras'ı şimdi, tam burada affedebilir her şeyi çözüp sakince devam edebilirdim. Aslında ne kadar zaman gerektiğini bilmesem de bir şekilde onu zaten affedeceğimi içten içe biliyordum. Kendimi kandıramazdım bu konuda.

Er ya da geç ona yeni bir şans verecektim. Fakat bu şansı verdiğimde eskisi gibi hissedememekten çok korkuyordum. Uras'a âşıktım, aşkımın yerinden kıpırdamadığı da kesindi; ama güvenimin nerede olduğunu bilmiyordum.

Ona bağırıp çağırmak, bu hale neden geldiğimizi sorgulayıp suçu onun omuzlarına bindirmek istiyordum bazen. Sanki içimi tamamen dökersem soğurmuş gibiydi. Ama hemen sonrasında vazgeçiyordum. Daha derin ve silinemeyecek bir darbe daha alırsak, bu ilişkinin ne olursa olsun toparlanamayacağını biliyordum.

Dışarıdan bakıldığında aptallık gibi duruyordu. Hatta evet, belki de öyleydi, aptallıktı. O, bu yalanın altına girerken beni bu denli düşünmemişti. Benim buna rağmen, haklı olan taraf olmama rağmen bu kadar alttan alıp empati kurmaya çalışmam büyük bir aptallıktı.

Âşık ve aptaldım.

Âşık ve aptaldı.

Sanırım aşkın içinde aptallık biz ne yaparsak yapalım hep vardı.

Aniden bastıran yağmurun bir anda arabanın camlarını sırılsıklam etmeye başlamasıyla gözlerimi daldırıp odaklandığım noktadan ayırdım. Çiselemeye dahi başlamadan, hızla sağanak yağmur başlamıştı.

"Yağmur başladı." dedim anlamsızca. Uras'ın aniden bütün duyuları işlevini yitirmediyse, bunu zaten fark ettiği kesindi. Başımı sol omuzuma doğru yatırıp ona döndüğümde, bakışlarımız kesişmişti. "Evet, birden bastırdı."

"Bu gece dönecek misin?" Biraz düşünüp, tartsam bu soruyu sanırım sormaktan vazgeçerdim. Bunun bilinciyle soruyu sorarken avuçlarımı kapatıp, sıkmak istedim. O sırada sol elimin halen Uras'ın avucunda olduğunu anımsamıştım.

Tek kelime etmemiş olsak da elimi elinden çekmemiştim. Daha doğrusu bir süre sonra tenim tenine alışmış, olması gereken buymuş gibi hissetmeye başlamıştım.

Elimi bunları düşünürken fazla kıpırdatmış olmalıyım ki Uras, ellerimizi ayıracağımı düşünerek elimi biraz öncekinden daha sıkı şekilde kavradı. "Elin üşümesin, çekme." Garip bir bahane sunduğunda elimi bırakmayışının bununla bir ilgisi olmadığını bildiğimden dudaklarım gülecekmişim gibi gerildi. "Bir tane daha var." diyerek sağ elimi kaldırıp salladım.

Dert BebesiWhere stories live. Discover now