yirmi sekiz

16.5K 1K 137
                                    

Ben geldiim

Bu hafta okulum başlıyor, umarım kısa bir sürede düzenimi oturtmayı başarırım ve burayı da aksatmamış olurum

Bölüm Nil'in anlatımından...

İyi okumalar!

~~~

Kapının eşiğinde bekleyen bedeni gördüğümde yaşadığım sarsılmayı atlatır atlatmaz oradan uzaklaşma isteğiyle doldum. Hızlıca içeri gitmek için adımlayacağım sırada sesini duydum.

"Kızım?"

Midemin büyük bir çalkantıyla bulandığını hissettim. Onun hiçbir şeyi olmak istemiyordum.

"Kes sesini, konuşma onunla. Ne amaçla buradasın inan hiç umurumda değil, ben seni çıkartmadan defol." Demir abimin tükürür gibi konuşmasıyla onu duymamış gibi bana bakmaya devam etmesi rahatsızlığıma rahatsızlık kattığında gözlerimi sıkıca kapatarak arkamı döndüm.

"Konuşmayacak mısın benimle kızım?" Ellerim istemsizce kulaklarıma kapandı. "Sus!" derken yalvarır gibi haykırmıştım. Sesi ve bana seslenişi unutmak için neredeyse delirmenin eşiğine geldiğim anıları tek tek canlandırıyordu ve benim buna gücüm yoktu.

Neredeyse koşar adımlarla içeriye geçmeye çalışırken muhtemelen seslerden dolayı odasından çıkmış olan Oktay abime çarptığımda şaşkınca bana baktı. "Nil? Neden bağırd-..." Sorusunu tamamlayamadan gözleri arkama takıldı. Halen temas halinde olduğum bedeni kaskatı kesilirken ileriye doğru atılacağını anladığımda kulaklarımdaki ellerimi hızla beline sardım. Sıkıca sarılarak hareket etmesini engellemeye çabalarken tek derdim bir an önce tüm bu kargaşanın sonlanmasıydı.

Onun, etrafımdan bir kişiye daha zarar verme ihtimali ürpermeme sebep oluyordu. İki kişinin hayatını sonlandırmıştı. Annem için fiziksel bir müdahalede bulunmasa da Tuna'nın annesini öldüren oydu.

Nasıl elini kolunu sallayarak burada olabilirdi? Hiçbirimize zarar vermeyeceğinden nasıl emin olabilirdim?

Aklıma doluşan korkunç senaryolar bir anda delirmiş gibi ağlamaya başlamama sebep olduğunda Oktay abimin kulağıma doğru bir şeyler söylediğini fark ettim. Ama tek kelimesini bile anlayamamıştım. Kendi kendime sayıklayarak ağlarken abimin beni tamamen kucaklayıp hızla içeriye adımlamasını üçüncü bir göz gibi tepkisizce izledim.

Salona girdiğimizde abim koltuğa oturup beni hiç bırakmadan dizlerinin üzerinde kalmamı sağladığında başımı boynuna doğru yaslayarak saklanmaya çalıştım. Ağlayışım ben durdurmak istesem de kesilmiyordu.

Kendimi iki yıl öncesine dönmüş gibi hissediyordum.

"Fıstığım? Bak bana, kaldır kafanı."

Ben hareketlenmediğimde sırtıma sarılı olmayan kolunu kaldırıp çenemi nazikçe tuttu. Başımı kaldırıp yüz yüze gelmemizi sağladı. Benimkilerin tamamen aynısı olan gözlerine bakarken iç çektim. "Abi..." dedim kısık bir sesle.

"Söyle canımın içi."

"Başa dönmek istemiyorum, bir daha iyileşmeye çalışmak istemiyorum. Korkuyorum." Aniden girdiğim ağlama krizinin ve geçmişe dönüşümün ben de uyandırdığı ilk izlenim buydu.

Her şeyin ortaya çıktığı, annemi kaybettiğimiz dönemde uzun bir süre ilaçlarla ayakta kalmıştım. Sürekli sakinleştiricilerle, uyuşmuş halde etrafta olan bitenleri izlemiştim. Kısa bir süre sonra da Tuna hayatımıza dahil olmuştu. Abimler onu yok sayarken ben ilk gördüğüm andan beri ona tutunarak kendime gelebilmiştim.

Dert BebesiWhere stories live. Discover now