otuz beş

13.1K 1K 138
                                    

Ben geldiiim nasılsınız?

Okunma sayısının artışına yetişemiyorum 70k'yı da geride bıraktık çok hoş, ama oy sayısına gayet yetişiliyor... NİYE OY VERMİYOSUNUZ YA AĞLICAM BAKIN

Bölüm sınırı 210 oy. Çok az arttırdım çünkü geçilmeyince olan benim moduma oluyor :))

Medya: benden okurlarıma, ama en çok oyla ve yorumla şimdiye kadar bolca desteğini hissettiklerime 😌

Bölüm Nil'in anlatımından...

İyi okumalar!

~~~

Nefes aldığımız sürece yaptığımız seçimlerin sonuçlarına katlanmakla yükümlüydük. Bazı seçimlerimiz hatalı olurdu ve cezasını çekmek zorunda kalırdık. Benim son birkaç yılım da kendi seçimlerimden çok, hayatımdaki diğer insanların yanlış seçimlerinin cezalarıyla boğuşmakla geçmişti. Ve geçmeye de devam ediyordu.

Babasına âşık büyüyen kızlardan biri değildim, ama her şey mahvolana dek ondan nefret ettiğim de yoktu. Elime, kendisinden nefret etmem için birden fazla sebep tutuşturmak onun seçimiydi.

Onun için basit görünen tek bir seçim, tüm çocuklarının hayatını altüst etmişti. Hem bizim hem de Tuna'nın annesini hayattan koparan oydu. Birini hatalarıyla, diğerini ise bizzat elleriyle ölüme sürüklemişti.

Dilinden hiç pişman olduğuna dair bir şeyler dökülmemişti. Gerçi dökülse ona inanan olur muydu, bilmiyordum.

Daldığım düşüncelerden sıyrılıp kendime gelmeme sebep olan mırıltılar Tuna'ya aitti. Neredeyse iki gündür evden uzaktaydık ve normalde uykuya asla direnemeyen bedeni birkaç saat öncesine kadar benimle birlikte uyanık halde beklemişti.

Korkusunun ve güvende hissedememesinin buna sebep olduğunu biliyordum. Neden eve dönmediğimizi sorup, abimleri özlediğini her söylediğinde tüm gardımı indirip hıçkırarak ağlamaya başlamamak için zor dayanıyordum.

Odanın kapısından gelen anahtar sesiyle doğrularak yerimde kıpırdandım. Odanın içinde bulunan tek kişilik yatakta Tuna uzanıyorken ben de hemen yanında küçük bir kısımda oturuyor haldeydim. Zaten yatak dışında odanın içinde yer kaplayan herhangi bir eşya yoktu.

Anahtar iki kez çevrilip kilit açıldığında gergin bir şekilde kapıya bakmayı sürdürüyordum. Yavaşça açılan kapının ardından görünen bedeni gördüğümde yüzümü buruşturdum. Bakışlarımızın bile çarpışmasını istemediğimden kendi önüme döndüm.

"Halen acıkmadınız mı? Poşetleri açmamışsınız bile." Sabah getirdikleri yemek poşetlerine dokunmamıştım.

Cevapsız bıraktığımda derin bir nefes aldığını işittim. "Kendi inadın yüzünden Tuna'yı da aç bırakıyorsun."

Duyduklarım, zaten bozuk olan sinirlerimin iyice gerilmesine sebep olurken boynumu acıtacak bir hızla ona döndüm. "Senin kendi inadın yüzünden bizi bir deliğe tıkman gibi mi? Ne kadar midemi bulandırsa da babamsın işte, kan çekiyor demek ki."

Bize doğru hareketlenir gibi olduğunda refleksle geriye doğru kayıp Tuna'nın önünü kapattım.

"Saçmalama! Size zarar vermeyeceğimi anlaman için ne yapmam gerekiyor Nilperi? Benden korumaya çalıştığın kişi, benim oğlum!"

Dert BebesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin