otuz dört

12.7K 990 113
                                    

Ben geldiiim, nasılsınız bakim?

50k olmuşuz... Poposunu kaşısın herkes lütfen nazar geçirmez duvar örme amaçlı 🧿

Bölüm sınırımız 200 oy... Ve bu arada bölüm beklediği halde oy vermeyen gizli(!) okuyucularıma biraz küsüyorum artık :(

Bölüm benim anlatımımdan...

İyi okumalar!

~~~

"Dosyaları bırakayım mı Demir Bey?"

Demir, bütün dikkati kulağındaki telefondan gelecek cevapta olduğundan karşısında bir süredir bekleyen asistanını yeni fark edebilmişti. Başıyla onayladığında masasına bırakılan dosyanın ardından odasında yeniden yalnız kalmış oldu.

"Aç artık şu telefonu abicim, üç oldu." Kendi kendine söylenerek telesekretere bağlanan telefonu kapatıp sinirle iç çekti.

Belli aralıklarla sabahtan beri üç kez aramış olduğu Nilperi'nin meşgul olabileceğini, en basitinden duşa bile girmiş olabileceğini biliyordu ama en azından Tuna atlayıp açardı diye düşünüyordu. Bir yandan da sabahtan beri kendisini yoklayan sıkıntılı ruh hali aklını karıştırmıştı.

Biraz önce mesaj attığı Oktay ve Mert'ten cevap gelmesini beklemek yerine daha müsait olacağını düşünerek önce Mert'i aradı.

Evdekilerden haberi olup olmadığını sorduğunda elle tutulur bir cevap alamamıştı. Mert'in merakla sorduğu soruları geçiştirip aynı konuşmayı Oktay'la da gerçekleştirdi.

"Yok konuşmadım hiç, en son ben çıktım evden zaten. Tuna daha uyuyordu Peri yeni kalkmıştı." Oktay biraz düşündükten sonra devam etti. "Sessize falan aldıysa duymuyordur, dalmışlardır bir şeye. Özlem gideriyor olabilirler."

Demir, Oktay'ın mantıklı görünen tahminiyle çok tatmin olmasa da onu da ayaklandırmamak için onaylayıp kapattı.

Oyalanmadan ayaklanıp ceketini üzerine geçirdiği gibi odadan çıktı. Gözleriyle görmediği sürece içi rahatlamayacaktı.

"Acil bir işim çıktı, önemli bir durum olursa ararsın." Odadan çıkar çıkmaz asistanına bunları söyledikten sonra beklemeden ilerledi. Arabasına ulaştığında eve doğru sürmeye başlarken gergindi.

Kapının önüne geldiğinde anahtarı olmasına rağmen zile basıp sabırsızca beklemeye başladı. Hem anahtarla girip onları korkutmak istememişti hem de sakince kapıyı açıp onu rahatlatmalarına ihtiyacı vardı.

Ancak kapıda herhangi bir hareketlilik yoktu.

Demir, birkaç kez daha zile basıp aynı anda da kapıya vurdu. Her geçen saniye gerginliği artıyordu.

Daha fazla beklemeden anahtarını çıkartıp kapıyı hızla açtı. "Peri? Tuna?" Arka arkaya isimlerini yüksek sesle söylerken çoktan salona kadar gelmişti. Hiçbir ses duymasa da bir umut ikisinin odasına da baktı. Ama kimse yoktu.

"Tamam, dışarı çıkmış olabilirler. Kalabalık bir yerdedir ve duymuyordur. Gayet mantıklı." Kendi kendini sakinleştirmeye çalışırken susadığını hissedip mutfağa geçti. İçeriye girdiğinde bardaklara yönelmeden önce gözüne çarpan masayla duraksadı.

Kahvaltı masasının toplanmamış olmasıyla çatılan kaşları Nilperi'ye ait olduğunu bildiği çay bardağının da kafasına kadar dolu olduğunu gördüğünde iyice derinleşti.

Dert BebesiOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz