otuz yedi

11K 938 138
                                    

Nasılsınız? Umarım her şey yolundadır :)

Sınır dolacak gibi değildi ama beklediğinizi biliyorum ve oy vermiş olanlara haksızlık olsun istemedim. Direkt yayımlıyorum.

Artık bölümleri maalesef eski sıklığında yazmakta zorlanıyorum. Bu konuda biraz tepki aldım mesajlarla ama bölüme oy dahi vermeye üşenip yeni bölümün hızlı gelmesi için rica ediyorum beni özelden mesajla darlamayın. (herkes üzerine alınmasın tabii ki, sormanızda bir sakınca yok hatta genelde seviniyorum beklemenize ama soruş tarzınız bazen kırıcı olabiliyor)

Neyse çok uzatmayayım.

Bölüm Nil'in anlatımından...

İyi okumalar!

~~~

Kulağıma dolan uğultular, ne zaman daldığımı bilmediğim uykumdan yavaşça sıyrılmama sebep oldu. Gözlerimi açacak gücü henüz toparlayamamış olsam da bilincim yerindeydi.

En son Uras'ın kucağında ona sıkıca sarılıyor halde olduğumu anımsıyordum. Sanırım öyleyken uyuyakalmıştım.

Hastanenin keskin kokusu burnuma dolmaya devam ederken gözlerimi yavaşça araladım. Uyanmama sebep olan seslerin odanın içinden geliyor olduğunu sansam da görünürde kimse yoktu. Ama kapının önünden gelmeye devam eden sesleri duyabiliyordum.

Seslenmek için hazırlanıyorken ben ağzımı açamadan adım sesleri duyulmuş ve hemen sonrasında içeriye peş peşe abilerimin tamamı ve Kadir amca girmişti.

"Peri!"

Bana doğru ilk hamle yapan Demir abim oldu. O yanıma ulaşana dek ben de uzandığım yerde doğrulup hafif oturur hale geldim. Yatakta bıraktığım boşluğa oturduğu gibi kollarını sıkıca etrafıma sardığında iç çekerek karşılık verdim. Sessizce kokusunu solumaya devam ederken omuzunun üzerinden diğerleriyle göz göze gelmiştim.

Üçü de bana sakince gülümsüyorlardı.

"Çok özledim seni, öldüm Peri. Birkaç günde bin kere öldüm." Abimin kulağıma fısıldadıkları gözlerimin dolmasına sebep olurken sırtına sardığım kollarımı daha da sıktım. "Ben de sizi çok özledim." Duyup duymadığına emin bile olamadığım bir mırıltıyla cevapladım.

"Beklersek asla bırakmaz abi, sen bir kolundan çek ben diğerini tutayım." Mert abimin homurdanarak konuşup bize doğru yaklaşmasına istemsizce gülümsedim.

"Ölürüm o gülüşüne senin." Muzip tavrından birkaç saniye sıyrılıp konuştuktan sonra alnımı yavaşça öptü.

"Abi?" Oktay abimin seslenmesiyle hiç itiraz etmeden geri çekilen Demir abime biraz şaşırarak baktım. Beklemiyordum. Şaşkınlığımı yüzümden anlamış olacak ki hafifçe gülümsedi. "Biraz konuşalım, sonra istesen de ayrılmayacağım zaten. Ama ne kadar erken konuşursak o kadar iyi fıstığım."

Gözlerimi hızlıca hepsinde gezdirip yeniden önüme döndüm. Bir şeyler konuşmak istemiyordum. Sadece geçirdiğim bu birkaç gün hafızamdan tamamen yok olsun ve bir daha gelmesin istiyordum.

"Biliyorum şu an çok erken abicim, konuşmak istemiyorsun, hatırlamak istemiyorsun. Ama bize anlatmazsan polislere anlatman gerekecek. Kadir abiye anlatman daha rahat olur diye düşündük. Doğru değil mi?" Oktay abim konuşarak yanıma geldiğinde, Demir abimin kalktığı boşluğa oturup ellerimi tuttu. İstersen biz de çıkarız, istersen başka biri gelir ama erteleyemeyiz abim. Anlat bir an önce sonra söz veriyorum bir daha bu konunun lafı geçmeyecek." diye devam etti.

Dert BebesiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora