kırk dört

8.2K 707 147
                                    

Gelebildiğim kadar hızlı geldiim, nasılsınız?

Ben gayet kötüyüm çok şükür HJEWJLQDNKPŞ ama 200k oluyoruz bu bölümle birlikte galibaaaaa o yüzden sakinim

Neyseeee

Bölüm Nil'in anlatımından...

İyi okumalar!

~~~

Kötü hissetmek mi daha kötüydü, yoksa birine kötü hissettiriyor olmak mı?

Bazen kendimi bu soruyu düşünürken buluyordum. Hayatımın son yıllarında sıkça kötü hissetmiştim ve bunu o kadar çok deneyimlemiştim ki artık bir başkasına kötü hissettirmek en büyük korkumdu. Neye sebep olacağımı, karşımdakinin nasıl üzüleceğini biliyordum çünkü.

Bu aslında, empati yaparken ipin ucunu kaçırmaktı. Yorucuydu.

"Abla!"

Tuna'nın sesiyle irkilerek kapıya doğru döndüm. Birkaç saniye içinde mutfağa girmişti. "Efendim ablacım?"

Nefes nefese kalmış halde tam önümde durup kafasını arkaya atarak yüzüme bakmaya çalıştı. "N'apıyorsun?"

Koşturarak ve bağırarak yanıma gelişinin asıl sebebinin bu olmadığını düşünüyordum, hatta emindim. "Bulaşıklar yıkanmış, onları yerleştiriyordum." diyerek sakince sorusunu cevapladım.

"Yardım edeyim mi?" Gülümseyerek saçlarını hafifçe karıştırdım. "Teşekkür ederim bebeğim, bitti zaten."

"O zaman birlikte içeri gidelim." dedikten sonra bana herhangi bir süre tanımadan bir elime sıkıca yapışıp kapıya doğru gitmeye başladı. Acelesinin sebebini çözmeye çalışırken bir yandan adımlarına ayak uyduruyordum.

Salona girdiğimizde koltuklara dağılmış olan abilerime çok bakmadan tekli koltuklardan birine yerleştim.

"Abi! Bak yaptım ilk görevimi." Tuna heyecanla Mert abimin bacağına vurup konuşmuştu. "Aferin benim aslanıma, şimdi ikinci göreve o zaman. Koş!"

Aralarında ne döndüğünü anlayamasam da Tuna başını sallayıp koşturarak salondan çıktı. Bir süre sonra kapı sesi duyuldu. Odasına girmiş olmalıydı.

"Ne oluyor?" diye sordum dayanamayıp. Bakışlarım Mert abimdeydi, o da bana döndü. Kaşlarını havalandırarak konuştu. "Onu sizden dinleyeceğiz Nil Hanım." dedikten sonra biraz duraksayıp devam etti. "Ve sayın Demir Özkan..."

İstemsizce Demir abime baktım. Tam karşımdaki ikili koltukta tek başına oturuyordu. Adını duyduğunda kısa bir an bize döndü. "Ne diyorsun Mert?"

"Buna ben de inanamıyorum ama gayet doğru şeyler söylüyor şu an." Oktay abim, hayret eder gibi Mert abime bakıp devam etti. "Sen zaten günlerdir aynı haldesin, derdin de az çok belli ama iki kelime etmeye niyetlenmiyorsun asla." derken Demir abimi işaret ediyordu.

Biraz sonra bakışları bana çevrildi. "Sen de abine mi özendin? İki üç gündür hayalet gibi geziyorsun evde, neyin var diyoruz yok bir şey deyip duruyorsun."

Yutkunmak zorunda hissettim. Ne demem gerektiğini bilemeyerek kollarımı kendime sarıp bakışlarımı kaçırdım.

"Bu akşam her şeyi doğru düzgün konuşacağız ya da herkes bundan sonra kafasına göre takılsın, madem istediğiniz bu." Son kelimelerindeki imayı hissetmemek imkânsızdı.

Dert BebesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin