otuz altı (ilk kısım)

11.5K 968 140
                                    

Bir miktar gecikerek geldim, maalesef yoğun bir dönemden geçiyorum.

AMA BURAYI KONTROL ETTİKÇE DELİRDİM ne demek 120k???

Çok uzatmadan bölüme geçelim. İkiye böldüğüm için sınır koymuyorum şimdilik ama lütfen oylamayı unutmayın.

Bölüm Uras'ın anlatımından...

İyi okumalar!

~~~

"Biraz daha yavaş gidelim, yanlışlıkla yetişiriz falan böyle gidersek."

"Uras!" Sürücü koltuğunda oturan babam aynadan benimle göz göze gelip uyarır gibi adımı seslendiğinde tepkisizce yüzüne baktım.

"Doğru söylüyor, telefon aniden kapandı. Belli ki bir şey oldu, ya yetişemezsek?" diyen sağımda oturan Mert'ti.

"En yakındaki ekipler zaten bilgilendirildi, biz her ihtimale karşı gidiyoruz. Onlar birazdan ulaşmış olacak. Onuncu kez anlatıyorum benim sinirlerimi hoplatmayın."

"Peki onlar da yetişemezse?" Kısık bir sesle sorsa da hepimizin duyup sessizliğe boğulmasına yol açan Demir abiye baktım. Dümdüz bir şekilde ön camdan yola bakıyordu.

Babam hiçbir cevap vermediğinde ağrımaya başlayan başımı ovuşturarak geriye yaslandım.

Peri'nin Mert'i araması en beklemediğimiz anda gerçekleşmişti. Hepimiz aynı odada olsak da onun sesini sadece Mert duyabilmişti. Ve söylediğine göre tek duyduğu 'abi' diye seslenmesi ve ardından ağlamaya başlayıp telefonu kapatmasıydı.

Sonrasında telefona asla ulaşılamamıştı. Tek olumlu yanı sinyalden yerlerinin bulunmuş olmasıydı. Telefon hareketsiz halde görünmeye devam ediyordu, yani bir ihtimal oldukları yerden hareket etmemiş olabilirlerdi. Ama ağır basan taraf korkunç dursa da tam tersiydi. Telefonu fırlatıp uzaklaşmış olabilirlerdi.

Bu anın ardından toplam kaç dakika daha geçti emin olamasam da araba yavaşladığında irkilerek kendime geldim. Başımı durmak üzere olduğumuz alana çevirdiğimde bizim önümüzde olan polis aracının beklediği noktada bir sivil araç vardı.

Babamın bahsettiği diğer ekip sanırım çoktan gelmişti çünkü etrafta minik bir kalabalık vardı.

Araba durduğunda beşimizin de inmesi saniyeler almıştı. Aceleyle arabaların yanına yürürken gözüme çarpan kişiyle kesik bir nefes alarak seslendim. "Tuna!"

Benim sesimi duyduğunda bakışları elini tuttuğu polisten ayrılıp bize döndü. Hepimizde dolaşan gözleri kıpkırmızıydı. Uzun bir süredir ağlıyor olduğu uzaktan dahi belliydi. En yakınındaki isim Oktay abiydi. Hızla ona doğru koştuğunda Tuna da sarsak adımlarla biraz yaklaştı. Hemen ardından artık abisinin kucağındaydı.

Ağlayışı gittikçe artarken sıkıca Oktay abiye sarılmasına burukça gülümsedim. Ardından kendime gelmiş gibi bakışlarım ileride duran kalabalığa döndü.

Gözlerim kalabalığın içinde tanıdık bedeni arasa da aradığıma ulaşamamıştım. Ben Peri'nin nerede olduğunu soracakken duraksamama sebep olan ise kimsenin kendisini tutmasına izin vermeden babasının üzerine hızla atılan Demir abiydi.

Ağır küfürlerle birlikte üstüne saldırması oldukça kısa sürmüştü. Etraftaki polislerin müdahalesiyle geri çekilmek zorunda kalmıştı.

"Peri nerede?" Kendisini tutan polislere rağmen öne atılıp bağırarak sorduğunda kimseden ses çıkmadığında yerimde sallanır gibi hissettim.

Dert BebesiOn viuen les histories. Descobreix ara