31. Son Vedam

11K 1K 1.2K
                                    

Merhaba tatlılarım

Vote 650

Yorum 800

Sınır ne kadar çabuk dolarsa yeni bölüm o kadar çabuk gelecek

Keyifli okumalar

Ve bir kere daha çöplüğe terk edildim. Ama bu sefer canım daha çok yandı. Bu sefer kalbim gerçekten artık bir daha düzelmemek üzere kırıldı.

Bir kez daha teneke parçası gibi köşeye fırlatıldım.

Ona o kadar kızgın ve kırgındım ki. Bir an ah etmek istedim ama kıyamadım. Ne olursa olsun kara gözlü celladıma ah edemedim.

Ah etmem bile sadece canımı yakar. Bu yüzden sabırla solumaya başladım. Bir şey olmuş. Muhakkak bir şey olmuştur ve bu yüzden böyle davranmış olabilir. Belki kızgın olduğu içindir.

Zihnimdeki düşünceleri bölen Yiğit'in ayak sesiyle arkamı döndüm.

"Ne oldu? Neden bu kadar soğuk davrandı? Bir şey olmuş. Siz gelmeden bir şey olmuş ve bu yüzden böyle davranıyorsunuz." Dedim. Yiğit iç çekerek arabanın ön kapısını açıp, bana baktı. "Haydi. Seni başka bir yere götürmeliyim." Dediğinde, ona göz devirip arabaya bindim.

Bu sefer ağlayıp ve kendimi fazla üzmeyecektim. Nedenini her ne olursa olsun öğrenecektim. Yiğit, arabaya binmeden önce Mert ve Hazan'la dışarıda konuşup arabaya bindi. Hazan da Mert de en az benim kadar şaşkınlardı.

Araba hareket ettiğinde gözyaşlarım sessizce yanaklarıma akıp, yol boyunca da akmaya devam ettiler. Ağlamamalıydım ama kalbim o kadar çok ağrıyordu ki gözyaşlarım acısından kendiliğinden dökülüyorlardı.

Araba, çiftliğin bahçesine girdiğinde sabırsızca inerek taş eve doğru ilerledim. Paramparça bir kalp ve darmadağın bir ruh haliyle içeriye girerek Yiğit'i bekledim. Bana bir açıklama yapmak zorundalar. Beni canları her istediklerinde kırıp onaramazlar!

Yiğit, içeri girdiğinde sinirle soluyup, gözlerine baktım. "Anlat! Bana ne olduğunu anlat yoksa yemin ederim bu sefer hepinizi mahvederim!" Sessizce gözlerime baktığında daha çok sinirlendim. "Ya anlatsana! Ne robot gibi dikilmişsin?! Ağzın yok mu senin?! Bana ne olduğunu anlat Allah'ın belası!" Sinirden bütün bedenim titriyordu. Yine sessizliğini koruyarak bakışlarını gözlerimden çektiğinde, masanın üstündeki vazoyu sinirle alıp yere attım.

"Ya anlatın biriniz! Neden bu kadar iğrenççsiniz?! Hepinizden nefret ediyorum!" diye bağırıp diğer vazoyu da yere attım. Yiğit sadece bana bakmakla yetindi. Ve artık kontrol edemediğim sinirim, taşmaya başladı. Masanın üstündeki bütün her şeyi yere attım ama içimdeki yangın sönmedi. Bağırarak kırlentleri, çerçeveleri, bütün küçük süs eşyalarını ve hatta mutfaktaki bulaşıkları hepsini kırmaya başladım. Bütün öfkemi çıkartmam gerekiyordu yoksa kriz geçirebilirdim.

Yiğit, sadece beni izlemiş ve daha fazla durmayıp evden çıkıp gitmişti. Merdivene ilerleyip, yukarıya çıktığımda yatak odasına girip orayı da dağıtarak tekrar aşağıya indim. Kalbimin kırık parçaları göğsüme batıp canımı yakıyordu.

Gözyaşlarım da durmak nedir bilmiyordu. Bakışlarım kitaplığa kayar kaymaz hızla kitaplığa ilerleyip içindeki bütün kitapları ve DVD'leri yere atarak tüm gücümle bağırdım. Kalbim çok acıyordu. Ne yapsam bile işe yaramamıştı.

ZümraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin