39. Canavarın İni

9.4K 608 171
                                    

Ben geldim
Okumadan önce yıldıza basın bakalım.
Yorumlarınızı bekliyorum şimdiden tatlılar.
Oy sınırı 750 yorum 750
Keyifli okumalar

Polis memuru Demir'i çekiştirerek siyah arabaya koyduğunda kapıyı kapatarak arabaya geçip motoru çalıştırdılar. Ardından ise Yiğit'i arabaya aldıklarında beni de Yiğit'in yanına alarak arabayı çalıştırdılar.

Hiçbir şey düşündüğüm gibi ilerlemiyordu ve bunun tek sebebi ise aptal kalbimdi. Kalbimi söküp atabilseydim acımadan yapardım. Ama ne yazık ki ne atabiliyor ne de hissettiklerini değiştirebiliyordum.

Sessizliği bölen tek şey arabanın tekerlek ve siren sesi olurken Yiğit'e baktım. Bakışlarını ağırca bana çevirdiğinde dudaklarım titredi. Boğazıma kadar gelen ağlama isteğimi yutkunarak biraz giderdikten sonra nihayet konuşmak için dudaklarımı araladım.

"Tedaviye başlayabiliriz." Dedim, güçlükle.

🖤

Ruhum bedenime küsmüş ve bedenimi terk etmiş, karanlık kuyunun dibinde diz çökerek yasa boğulmuştu. Hıçkırıklar eşliğinde bana kırgınca bakıp, küskünlüğüne devam ediyordu. Bedenimin ışık huzmesini bularak o kuyudan çıkmasına kızmıştı. Çünkü ruhum karanlığa alışmış ve huzuru o karanlıkta bulmuştu. Bedenim o kuyudan çıkarak ruhuma ihanet etmişti.

Göğsümdeki kalbim taşlaşmış ve neredeyse atmıyordu. Bedenim tıpkı çürüyen ve kokuşmuş iskelet gibi savunmasızca çekiştikleri yöne doğru ilerliyordu.

Zihnimdeki canavar bana her ne kadar en doğru olanını yaptığımı söylese bile kalbim bana kızgın olduğunu hakırıyordu. Demir'in son bakışı bir türlü gözlerimin önünden gitmiyordu.

Büyükada'dan polis kontrolünde ayrılmış ve İstanbul'a getirilmiştik. Yiğit'le ikimizi kelepçelememişlerdi ama Demir'i kelepçelemişlerdi.

Demir'in şu an ne durumda olduğu bütün zihnime alkol gibi işlemiş ve zihnimde sarhoş kelimeler birbirine dolanıp duruyorlardı.

Bunu yapmak zorunda değildim ama eğer bunu yapmasaydım bu süreç uzayacak ve ben kimsenin haberi olmadan bir köşede ölüp gidecektim. Daha günler öncesine tek isteğim Demir'ken şimdi ise ona ihanet etmenin karmaşası içindeydim.

Bu kadarını hak etmiş miydi gerçekten? O sadece babası tarafından kandırılan ve içindeki canavarı güç bela ortaya çıkartan karanlık bir ruhtu oysa ki.

Siyah cipin arkasında, sağ ve solumda duran sivil kadın polislerle birlikte sessizce yolun bitmesini bekliyordum. İstanbul'a geldiğimizde Yiğit'i ayrı bir arabaya almışlardı.

Kanıma karışan ihanetin günahı, acımasızca canımı yakarken, bir an midem bulandı ama yutkunarak bulantının geçmesini diledim. Şu an kusmak istediğim son şey bile değildi. Bakışlarımı usulca ön camdan akan asfalta çekerek yolu seyretmeye başladım. Ama Demir'in zehirli sureti bir an olsun bile peşimi bırakmıyor ısrarla gözlerimin önündeydi.

Oysa onun zehirli sureti, panzehirim olmuştu. Ve o panzehiri kendi ellerimle yere düşürüp kırmıştım. Şişenin dibinde kalan son damlası ise bana kırgınca bakıyordu.

Şeytanın günahlarına bulanmıştım. Günahları beni esir almış ve beni de günaha boyayarak günaha davet etmişlerdi üstelik bunu hiç düşünmeden kabul etmiştim.

İhanetimin bedeli Demir'in o son bakışı olmamalıydı. O bakış yüreğimdeki bütün acımasızlığı silerek yerine kocaman bir pişmanlıkla dolu bir obruk bırakmıştı.

ZümraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin