2

1.2K 121 16
                                    

Hello, yarın evde olmayacağım için bölümü bu günden yayınlıyorum. Siz de oy verip bir sürü yorum yazmayı unutmayın pls 💞😘

Şehzade Cihangir'in kılıç kuşanma törenini izlemek için Hürrem Sultan, Mihrimah Sultan ve ben küçük bir odada, bekliyorduk. Alanın tam karşısındaki bir pencereden töreni izleyecektik. Bütün devlet adamları ve yeniçeriler orada olacağı için, kaideler gereği bizim orada bulunmamız yasaktı. Devlet adamlarıyla görüşmemize bazen izin veriliyordu ama yeniçerilerin bizi görmesi zinhar yasaktı. O yüzden uzaktaki bir pencereden olanı biteni izlemek zorundaydık.

Hünkarımız ve Şehzade Cihangir henüz gelmemişlerdi. Şehzade Mustafa, Selim ve Ogeday yan yana dizilmişler, onların gelmesini bekliyorlardı. Şehzade Mustafa ve Selim'i ilk defa görüyordum. Henüz tanışamamıştık. Şehzade Mustafa'yı şimdiden sevmiştim, zaten Şehzade Ogeday ondan öylesine övgüyle bahsediyordu ki, onu görmeden bile seviyordum. Şehzade Selim'i ise.. bilemiyordum. Tipinde bile hayır yok gibiydi. Gıcık bir tipi vardı sanki. Ya da Şehzade Ogeday bana onu öyle anlattığı için öyle görüyordum.

"Geliyorlar galiba." Mihrimah Sultan'ın sesini duyduğumda bakışlarımı şehzadelerden çekip büyük kapıya baktım.

Kapı yavaş yavaş açılıyordu ve hünkarımızla Şehzade Cihangir alana gelmek için bekliyorlardı. Bu sırada bizim olduğumuz odanın da kapısı açıldı ve Afife Hatun içeri girdi. Mihrimah Sultan ile ben bakmak için başımızı çevirdik ama Hürrem Sultan hiç oralı olmadı. Gelenin o olduğunu bakmadan bile biliyormuş gibiydi. Belki de söylenenler doğruydu, o bir cadıydı ve arkasında gözü vardı.

"Sultanım.." Afife Hatun eğilerek Hürrem Sultan'a selam verdi.

"Nerede kaldın Afife Hatun? Merasim başlamak üzere."

Afife Hatun tedirgince kapıya döndü. Mihrimah Sultan ve Hürrem Sultan ona bakmadıkları için bunun farkında değillerdi ama ben bir terslik olduğunu anlayıp kaşlarımı çatmıştım bile. Kapı tekrar açıldığında Hürrem Sultan bu sefer dönüp kapıya baktı. İçeri Gülfem Hatun ve Mahidevran Sultan olduğunu tahmin ettiğim bir kadın girdi.

Mahidevran Sultan'la da henüz tanışamamıştım ama Hürrem Sultan'ın çatılan kaşlarından bu kadının o olduğunu düşünüyordum. Mahidevran Sultan da onun bakışlarından şimdiden rahatsız olmuş gibiydi. Gülfem Hatun, Hürrem Sultan'a selam verdi ama Hürrem Sultan onu görmemiş gibi sinirle Afife Hatun'a döndü.

"Ne işi var bunun burada? Ben sana zinhar gelmeyecek demedim mi?" Gözlerinden ateş çıkıyordu resmen. Düşündüğümden daha da nefret ediyor olmalıydı. Aslında haklıydı da, söylediğine göre karşımdaki kadının, oğlunu zehirlediğini düşünüyordu.

"Ben nasıl mani olurum sultanım?" Afife Hatun çaresizce konuştu. Ona üzüldüğümü hissettim. Onun bir suçu yoktu ama arada kalan o oluyordu.

Hürrem Sultan sinirle önüne döndüğünde, Mahidevran Sultan da pencereden bakmaya başladı. Mihrimah Sultan ile ben sessizce olan biteni izliyorduk. O da Mahidevran Sultan'a bakmamaya özen gösteriyordu annesi gibi. Ben ise tam tersine, yanımdaki bu sultanı incelemekte bir sıkıntı görmüyordum. Hürrem Sultan'dan büyük olduğu belliydi ama hala çok güzeldi.

Bu sırada tören başladı. Hünkarımız ve Şehzade Cihangir gelmişlerdi. Şehzade Cihangir, yeniçerilere seslenmeye başlamıştı. Rahatsız olduğu, orada olmak istemediği her halinden belli oluyordu. Nitekim bir süre sonra ezberlediği şeyleri unuttuğunda yüzümü buruşturdum. Tedirgince Hürrem Sultan'a baktığımda, o da bunu beklemiyor gibiydi. Yüzünde anlamlandıramadığım bir ifade vardı. Utanıyor muydu? İnsan kendi doğurduğundan utanır mıydı?

Hünkarımız Cihangir'e yardım ettiğinde ve sözleri birlikte bitirdiklerinde Hürrem Sultan tebessüm etmeye çalıştı. Merakla Mihrimah Sultan'a baktım ama validesininki gibi bir ifadesi yoktu. Kardeşinden utandığını sanmıyordum. Belki de beklentisi o kadar yüksek değildi ve çakılmamıştı.

İktidar Oyunları | ognis.Where stories live. Discover now