26

423 33 16
                                    

Sonraki bölüm cuma diyelim. Stokta bölümler var onları atıyorum, okul başladığı için biraz yoğunum ama bölümleri eksik etmemeye çalışacağım..

"Bana itimat ediyor musun Üveys Paşa?" diye sordum karşımdaki adama.

"Yolunuz bizim yolumuzdur şehzadem." Diz çöktüğünde emrindeki adamlar da onunla birlikte diz çöktü.

"Ala, şimdi o Düzmece Mustafa'yı ordugahınızdan gizlice çıkarıp bana getireceksiniz ve ben o tıynetsiz herifin kellesini bizzat alacağım. Akabinde dostlarınıza hakikati söyleyecek, affıma mazhar olduklarını bildireceksiniz."

"Emredersiniz şehzadem."

Adama kalkması için elimi kaldırdım ve kalktı. Elinde hala durmakta olan mektubu Atmaca'ya verdi ve adamlarını da alıp gitti.

*

"Yazık, binlerce insan bir sahtekarın peşinde canlarından oldular."

Edirne'de kaldığım köşkümde Atmaca ile birlikte konuşuyorduk. Planımız işe yaramamış, Üveys Paşa bize ihanet etmişti. Böylece bir sürü kişi ölmüştü.

"Çoğu kaçmış şehzadem, darmadağın olmuşlar. Düzmece Mustafa'yı da Üveys bizzat teslim etmiş, Mehmet Paşa'nın onu ödüllendirdiği söyleniyor."

"Rahmetli ağabeyimi sevenlerin desteğini almam da mümkün değil artık."

Kapı çaldı ve emrimle içeri Sokullu Mehmet Paşa girdi. Elinde bir mektup tutuyordu. Karşıma gelip eğilerek mektubu uzattı.

"Hünkarımız derhal payitahta dönmenizi emrediyorlar."

Aceleyle mektubu açtım ve okudum. Okuduklarım karşısında ise derin bir üzüntü duydum. Hünkarımız neler yazmıştı böyle, beni neyle itham ediyordu? Oğlunu hiç mi tanıyamamıştı?

"Beni isyanı desteklemekle suçlayanlar varmış, onlarla anlaşmış sandık sandık altın göndermişim. Hünkarımız da işin aslı astarı nedir, öğrenmek istiyorlar. Sokullu derhal cevap yaz, hakkımdaki ithamların mesnetsiz olduğunu bana bir tuzak kurulduğunu söyle ve o tuzakların iç yüzü ortaya çıkana kadar payitahta dönmeyeceğim."

"Siz bilirsiniz şehzadem fakat dediğinizi yaparsam hem hakkınızdaki iddiaları kabul etmiş olursunuz hem de alenen isyan etmiş olursunuz." Sinirle ayağa kalktım.

"Senin ne haddine benim kararlarımı tartışmak, ne dediysem onu yapacaksın!"

"Şehzadem müsaade ederseniz bu konuyu sizinle konuşmak isterim." Atmaca'nın konuşmasıyla kısaca ona döndükten sonra tekrar Sokullu'ya baktım.

"Çık dışarı." Sokullu selam verip çıktıktan sonra devam ettim. "Sokullu da bu işin içinde Atmaca, Ahmet Paşa da öyle. İkisi de Selim'in köpeği olmuş, hep birlikte bize tuzak kurdular."

"Farkındayım şehzadem, bu yüzden attığımız her adıma dikkat etmek zorundayız. Vaziyet çok hassas, ne yazık ki Mehmet Paşa söylediklerinde haklı. Payitahta gitmezseniz bu alenen isyan sayılır, onların ekmeğine yağ sürmüş olursunuz." Sinirle ileri geri yürümeye başladığımda devam etti. "Şehzadem mutlak payitahta gitmemiz gerek, valideniz Hürrem Sultan ve Mihrimah Sultan sizin için kendilerini siper edeceklerdir. Hünkarımız bu tuzağa asla itibar etmeyecektir."

"Bunu sen mi söylüyorsun Atmaca, gözünün önünde öldürmediler mi ağabeyimi? Ya aynı akıbet benim de başıma gelirse? Hayır, ben Mustafa ağabeyim gibi değilim. Onun gibi ölüme kendi ayağımla gitmem."

"Bağışlayın şehzadem fakat hakikatin farkına varmalısınız, Şehzade Mustafa'nın peşinden gidenler bugün sizin safınızda değil. Onun kadar gücünüz yok, yeterli miktarda kuvvete sahip değiliz. Eğer payitahta gitmezsek hünkarımız asker yollar, biçare kalırız."

İktidar Oyunları | ognis.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin