24

431 34 26
                                    

Siz sormadan söyleyeyim, sonraki bölüm cuma. ❤💋

Kardeşimin dairesine doğru yürüdüğümde kapısının açık olduğunu gördüm. Kaşlarımı çatarak ilerledim ve kapının ağzından içeri doğru baktım. Validem içeride, Cihangir'in kaftanına sarılmış bir biçimde yatağında uzanıyordu. Yutkundum. Onu rahatsız etmemek için sessizce kapıyı kapatıp daireme dönmek için arkamı döndüm. Arkamda beni Mihrimah ve Selim karşıladı.

"Validem nasıl?" diye sordu Mihrimah üzgünce. Onlar da validemin içeride olduğunu biliyor olmalılardı.

"Nasıl olsun, perişan halde. Cihangir'in kaftanına sarılmış yatıyor öyle. Bizi artık hiçbir şey teselli edemez. Cihangir bizim en küçüğümüz, en kırılganımızdı, masumiyetimizdi. Taht hırsından azade yegane kardeşimizdi. Şimdi artık o da, Mustafa ağabeyim de yok. Bu vakitten sonra birbirimizin yüzüne nasıl bakacağız bilmiyorum."

"Ogeday, Mustafa ağabeyimi yanlış ittifaklara sürükleyenlerin başında sen geliyorsun. İlla bir suçlu arıyorsan evvela dön de kendine bak," dedi Selim sinirle.

"Yeter, böyle bir günde bile neyin hesabını soruyorsunuz birbirinize? Öfkeniz bu kadar mı baskın? Bırakın artık birbirinizi suçlamayı. Siz Hürrem Sultan'ın evlatlarısınız, savaşamazsınız, kin güdemezsiniz. Sulh tek yok."

"Anlamıyorsun Mihrimah, artık her şey değişti. Sulh mümkün mü, sen evvela bunu bir sor kendine."

Selim'in omzuna elimi koyup yanlarından ayrıldım. Babamın dairesine gidip tahtına oturduğumda kapı çaldı ve içeri lalam girdi.

"Herkes çok hassas. Sabırlı olmak, akıllı davranmak zorundasınız şehzadem. Bilhassa saltanat naibiyken atacağınız yanlış bir adım felaket getirebilir."

"Ben felaketi çoktan tattım lala! Günahsız Mustafa ağabeyim, validemin ve Rüstem Paşa'nın hırslarının kurbanı oldu. Cihangir kahrından öldü. Daha kötü ne olabilir, söylesene," dedim sinirle. Bu adam beni hep sinirlendiriyordu.

"Aman diyeyim şehzadem, bu laflar çok tehlikeli. Kul ne zaman isyan etse Allah başına daha büyük bir felaket gönderirmiş." Ofladığımda elinde tutmakta olduğu mektubu uzattı. "Mahnisa Sultanımız yollamışlar."

"Düşünüyorum da lala, rahmetli Mustafa ağabeyimin vefatında Mahnisa da kabahatli. Ağabeyimin gizli evliliğini ortaya dökmeseydi hünkarımız belki de bu denli kızmayacaktı, belki de Mustafa ağabeyime itimat edip hakkındaki ithamlara inanmayacaktı." Uzattığı mektubu aldım ama açmadım.

"Elbette saadet gibi, acılar da birbirine bağlıdır şehzadem. Belki de söylediklerinizde haklısınız lakin böyle düşünmenin bir sonu yok, kimseye de hayrı yok. Mahnisa Sultan için fikrimin ne olduğunu evvelden beri biliyorsunuz, bir hataydı. Bana kalırsa bir mektup yazın Kütahya'da kalsın, gözden ırak olsunlar. Vaziyet zaten hayli karışık."

*

Selim ile birlikte terasta otururken ağalardan biri gelip bana bir mektup uzattı. Alıp açtığımda ise konuşmaya başladı.

"Şehzadem, Şeyhülislam Ebusuud Hazretleri baş sağlığı dileklerini yolladılar. Şehzademiz Cihangir'in kaybı herkes gibi müftü efendiyi de hayli müteessir etti."

"Eksik olmasın müftü efendi, kendilerine sevgi ve hürmetlerimi ilet. Çekilebilirsin."

Mektubu önümüzdeki masanın üzerine bıraktım ve onun yanındaki suyu alıp içtim. Bu arada ağa da selam verip çıkmıştı.

"Rahmetli Cihangir'in kırkında merhum Mustafa ağabeyimin ruhu için hayır yapılmasını emretmişsin, nereden icap etti?" diye sordu Selim bana dönerek lakin ben ona bakmadım.

İktidar Oyunları | ognis.Where stories live. Discover now