17

727 53 16
                                    

Selamm hala toparlayamadım o yüzden dün bölümü yayınlayamadım maalesef. Ben yavaş yavaş iyileşiyorum ama bu sefer de anneme bulaştırdım hastalığı. Artık ne olacak bilmiyorum, bölümleri dört günde bir düzenli atmaya çalışacağım ama atamazsam da anlayışlı olsun plss 🤍😍

"Altı aylık sultanım, sağlıkla doğacak inşallah."

"Amin. İnşallah senin şehzaden de Ogeday'ın şehzadeleri gibi gürbüz ve yaman bir şehzade olur. Sahi, yeğenlerim nasıl?" diye sordu Mihrimah Sultan, Şehzade Ogeday'a dönerek.

Niye herkes Nurbanu şimdiden şehzade doğurmuş gibi davranıyordu? Belki de kızı olacaktı, ne malumdu? Umarım kızı olurdu.

"İyiler."

"Sen de tanıştın değil mi Mahnisa, Osman ve Orhan'la?" Mihrimah Sultan bu sefer de sorusunu bana sorduğunda başımı salladım.

"Evet, çok tatlılar ikisi de. Kütahya'ya gittiğimde tanışmıştım ve valideleriyle de tabii ki."

"Hepinizi tek tek sancağınızda ziyaret etmek isterim. Hatta evvela Amasya'ya gelmek istiyorum," diyerek ağabeyine döndü Mihrimah Sultan.

"İstediğin zaman gel Mihrimah."

"Ben de beklerim kardeşim fakat gelmeden önce muhakkak haber ver ki seni en iyi şekilde ağırlayayım. Ogeday sancağıma gizli saklı geldiği için pek hazırlık fırsatım olmamıştı zira." Yutkundum. Yine başlıyorduk.

"Selim'in hakkı var kardeşim, mutlaka haber ver. Uygunsuz bir vaziyette yakalayabilirsin zira onu."

"Ogeday, Selim! Bizi yalnız bırakın." Şehzade Mustafa arkamızdaki hatunları gönderdikten sonra devam etti. "Aranızdaki mesele her neyse burada toplanmışken konuşup halledeceksiniz, kimsenin huzurunu kaçırmaya hakkınız yok."

"Mustafa ağabeyim doğru söylüyor. Sizlerin bu hali hepimizi üzüyor."

"Gizli saklı işleri seven kendisi ağabey," diye sinirle konuştu Şehzade Selim.

"Hala bizlerin yüzüne nasıl bakabiliyorsun, hayret ediyorum doğrusu!" Şehzade Ogeday elindeki kaşığı sinirle tepsiye bıraktığında yerimde zıpladım.

"Ogeday! Kesin şunu artık!" Tekrar bağırdı Şehzade Mustafa.

Birazdan çok kötü şeyler olacaktı, hissediyordum.

"Elinize koz geçti, üzerime gelin haydi."

"Kimsenin öyle bir niyeti yok Selim. Aksine, Mihrimah buna bir son vermek için sizleri burada topladı."

"Ben kimin, ne olduğunu görüyorum ağabey. Nurbanu gidiyoruz." Şehzade Selim bir anda ayaklanıp kapıya doğru yürüdüğünde Nurbanu da aceleyle onu takip etti.

"Kaçarsın tabii." Şehzade Ogeday da ağabeyi gibi ayaklandı. "Parasını verdiğin, seni yere göğe sığdıramayan dalkavukların yok değil mi burada?!"

"Ogeday!"

"Ne demek bu?" diye sordu Şehzade Cihangir şaşkınca. Ben de onun gibi hiçbir şey anlamamıştım ama tepkileri üzerime çekmemek için susuyordum.

"Ona sor, utanması yoksa anlatır belki."

Şehzade Selim deli gibi bağırarak Şehzade Ogeday'ın üzerine atladı. Hepimiz şehzadelerin ismini bağırıyor, durmaları için yalvarıyorduk ama bizi duyduklarını bile sanmıyordum. Bu arada ayırmaya çalışırken darbe alan Şehzade Cihangir yere yuvarlandı. Mihrimah Sultan ile ben Şehzade Cihangir'in yanına koşarken, Şehzade Mustafa hala boğuşan kardeşlerini ayırmaya çalışıyordu.

İktidar Oyunları | ognis.Where stories live. Discover now