20

605 45 27
                                    

-Şehzade Ogeday

Birkaç hafta sonra Mahnisa ile dairemde otururken lalam geldi. Yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı, hemen kaşlarımı çattım. Babamın fikrini değiştirdiğini, Mustafa ağabeyimin sefere bizimle gelirken Selim'in sarayda naip olarak kalacağını söylediğinde sinirlenmeye başlamıştım bile.

"Şehzade Selim'in naip olarak tayini belki sizin de hayrınıza olmuştur."

"Sen ne hayrından bahsediyorsun lala, belli ki bir oyun oynanıyor. Yoksa hünkarımız neden vazgeçsin Mustafa ağabeyimden?" Sinirle konuştum. Bu haber hiç mi hiç hoşuma gitmemişti.

"Hünkarımızın mutlaka bir nedeni vardır şehzadem." Yere bakarak konuştu.

"Tamam, çekilebilirsin," diye mırıldandım.

Lalam çıktığında Mahnisa ile tekrar yalnız kalmıştık. Yanımda, onun da benim kadar sıkıntılı olduğunu görebiliyordum. Sinirli olmasa bile mutsuzdu.

"Selim'i vekaleten bile olsa tahtta göreceğime ölsem daha iyiydi."

"Ağzından yel alsın Ogeday. Hem ne fark eder, ikisi de senin rakibin." Sinirle güldüm ve ona doğru yürüyüp karşısına geçtim.

"Arada dağlar kadar fark var Mahnisa. Selim, her hatamı fırsat bilip pusuda bekleyen beceriksizin teki. Mustafa ağabeyim ise her zaman güvenebileceğim, beni hiçbir zaman yarı yolda bırakmamış canımdan bir parça."

*

"Rahat bırak kendini, elini sıkma."

Mahnisa'ya benim gibi çini boyamayı öğretiyordum. Arada fırçayı onunla birlikte tutuyor, nasıl taşırmadan boyaması gerektiğini gösteriyordum. Bir süre iyi gittikten sonra bir anda taşırıp fırçayı da neredeyse gözüme sokmasıyla geri çekildim. O oflarken kıkırdadım.

"Olacak, olacak."

"Hiç kolay değilmiş."

"Ok atıp kılıç kullanmaktan kolay olduğu kesin," dediğimde güldü.

Kapı çaldı ve içeri ağalardan biri gelip Amasya'dan ağabeyimin silahtarının geldiğini, beni görmek istediğini söyledi. Kaşlarımı çatarak ve hayırdır inşallah diyerek ayağa kalkıp odadan çıktım. Koridor boyunca yürüdükten sonra silahtarın beni beklediği yere geldim. Silahtar başını eğip selam verdikten sonra konuşmaya başladı.

"Şehzade Hazretleri adım Yavuz, Şehzade Mustafa'nın emriyle geldim. Bunu size getirmemi istediler."

Bir şey söylemeden uzattığı mektubu aldım ve açıp okumaya başladım. Az ve öz yazmıştı.

"Hünkarımız Mihrinisa'yla olan gizli nikahımı Kütahya'dan gelen bir mektupla öğrenmiş. Sırdaşım gibi görünüp arkamdan iş çevirmek sana hiç yakışmadı. Beni derin bir kedere sürükledin Ogeday. Ne acı, insan en büyük darbeleri en yakınlarından, en sevdiklerinden alıyormuş. Bana büyük bir ders verdin kardeşim."

Sinirle lalamın dairesine girdim. Kitap okuyordu lakin halimi görünce kitabı masasına bırakıp telaşla bana doğru yürüdü. Bunun hesabını vermeliydi, nereden öğrenmişse Mustafa ağabeyimin durumunu öğrenmiş ve bana söylemeden direkt olarak babama mektup yazmıştı. Bu ne cesaretti, nasıl böyle bir şey yapabilirdi?

"Ne yaptın sen lala? Hünkarımıza, Mustafa ağabeyimin gizlice evlendiğini anlatan bir mektup gitmiş. Hem de benim sarayımdan. Bu sarayda senden habersiz kuş uçmaz lala! O mektubu sen yazdın, değil mi?" Susup başını eğdiğinde daha çok sinirlendim. "Cevap ver bana!"

"Doğrudur şehzadem, ben yazdım fakat beni suçlamayın. Bu oyunun günahkarı ben değilim, aradığınız kişi Mahnisa Sultanımız." Sinirle güldüm.

İktidar Oyunları | ognis.Where stories live. Discover now