11

825 90 19
                                    

Çağırdığımız hekim, Mihrimah Sultan'ı muayene ettikte sonra Hürrem Sultan ile ben yatağında hala baygın yatan sultanın yanına gittik. Rüstem Paşa ise merakla hekimin yanına gitti.

"Nedir durumu hekim hatun? Zehirlenmiş mi?" diye sordu.

"Hayır paşa hazretleri, öyle bir alamet yok." Hekimin söyledikleriyle rahat bir nefes aldım.

"Neyi var peki, neden bayıldı? Ateşi de var," diye mırıldandı Hürrem Sultan endişe içerisinde.

"Muhtemelen yediği bir şey dokundu sultanım. Ateşi yüksek değil, bir-iki gün istirahat etmesi lazım. İlaç da hazırlayacağım."

"İyice muayene et hatun! Yediği bir şey dokundu dedin, ne malum zehirlenmediği?" Rüstem Paşa'nın sorduğuna gözlerimi devirdim. Zehirlenmesini mi istiyordu, niye aynı şeyi sorup duruyordu?

"Rüstem!" Hürrem Sultan onu uyardığında sinirle sultanımıza döndü.

"Sultanım sabah hiçbir şeyi yoktu. Nasıl olur da birdenbire ateşlenip yataklara düşer?"

"Fahriye, hünkarımızın hekimine haber et. Bir de o baksın, içimiz rahat etsin."

Hürrem Sultan'ın en güvendiği kalfası olan Fahriye Kalfa, başını sallayarak hünkarımızın hekimini çağırmak üzere odadan çıktı. Bu sırada Rüstem Paşa da hekimin yanından ayrılıp bizim yanımıza geldi ve yatağın başucuna oturup eşini izlemeye başladı.

Bir süre sonra hünkarımız ve Şehzade Cihangir geldiler. İkisi de oldukça telaşlı görünüyorlardı. Hünkarımız, Hürrem Sultan'ın yanına, Şehzade Cihangir ise benim yanıma gelmişti ve ablasıyla ilgili sorular soruyordu.

Hekim uyanmasının yakın olduğunu söylediğinde hünkarımız gidip sultanımızın yatağının başucuna oturdu ve saçlarını okşamaya başladı. Biz de Hürrem Sultan, Rüstem Paşa, Şehzade Cihangir ve ben olarak sıraya girdik.

"Baba?" Mihrimah Sultan'ın narin sesini duyduğumda gülümseyerek ona baktım. Kimsenin de benden farkı yoktu.

"Benim ayım, benim güzeller güzeli sultanım iyi misin?" diye sordu hünkarımız merakla.

"Beni çok korkuttun," diye mırıldandı Şehzade Cihangir.

"Bilhassa da Rüstem Paşa'yı," dedi Hürrem Sultan. Gözlerimi devirmeden edemedim. Kim bu adamın güzellemesini yapsa, sinirle gözlerimi deviriyordum. "Bir hayli endişelendi senin için."

"Üzülme ne olur, iyiyim ben," diye mırıldandı Mihrimah Sultan eşine.

"Şükürler olsun ki gözlerinizi açtınız, dünyalar benim oldu. Rabbim sizi korusun." Yalaka.

-Şehzade Ogeday

Dairemde oturmuş kitap okurken kapının çalınmasıyla gözümü kitabımdan alıp kapıya çevirdim. Lalam gelmiş, eğilmişti. Ona başımı salladığımda oturduğum masamın karşısına kadar geldi.

"Şehzadem, Manisa'daki adamlarımızdan haber geldi," dedi gülümseyerek.

"Yüzündeki ifadeye bakılırsa haberler tam istediğimiz gibi."

"Tahmininizde haklısınız şehzadem. Manisa'da işler iyice karışmış."

"Nedense hiç şaşırmadım," diye mırıldandım.

"Şehzade Selim tebdil halde çarşıda teftiş yaparken muhafızlar bir esnafın ölümüne sebep olmuş," dediğinde kaşlarımı çattım.

"Ne olmuş ki?" diye sordum merakla.

"Şehzademizin hoşuna gitmeyecek laflar edilmiş, malum ahali istemiyordu onu Manisa'da."

"Tam da Selim'e yaraşır bir hareket. Manisa'yı idare etmeyi beceremeyecek, biliyordum." Heyecanla masamdan kalktım ve odada ileri geri yürümeye başladım. "Bunca şeyi işittikten sonra ben burada böyle duramam. Eğer Selim'i tanıyorsam, hadiseyi örtbas edecektir."

İktidar Oyunları | ognis.Onde as histórias ganham vida. Descobre agora