3

1K 117 27
                                    

Hello oy ve yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Birazcık daha satır arası yorum olsa çok mutlu olurum, şimdiden teşekkür ederim kuşlarımm 🤍😍

Makbule ile biraz muhabbet ettikten sonra odamda oturmaktan canım sıkıldı. Mihrimah Sultan'ın saraya geldiğini duymuştum ama nerede olduğunu bilmiyordum. Odamdaki cariyelerden birine sorduğumda, validesi ile birlikte teraslarında oturduklarını söylediğinde gülümseyerek teşekkür ettim ve yanlarına gitmek için kalktım.

Benim odam ve şehzadelerimizin odaları aynı koridordaydı. Hürrem Sultan'ın odası yani valide dairesi ise haremin tam üstündeydi. Oraya ulaşmak için birkaç koridordan geçmem gerekiyordu. Hünkarımızın dairesi ise bize tam ters bir yerdeydi. Saray o kadar karışıktı ki, yanımdaki kızlar olmasa bazı yerleri oldukça zor bulabilirdim ama yavaş yavaş alışıyordum.

Hürrem Sultan'ın dairesine geldiğimde Makbule hariç diğer kızları kapının önünde bıraktım. Daireden geçip terasa çıkacağım sırada içeriden gelen konuşmaları duydum ve dairede benimle Makbule'den başka kimsenin olmamasını fırsat bilerek kapının arkasına sinip konuşulanlara kulak kesildim. Mihrimah Sultan, validesine sinirle bir şeyler anlatıyordu.

"Binlerce yeniçeri şehzademizi karşılamış. Hünkarımız nasıl sessiz kaldı anlamadım." Kaşlarımı çattım. Olayda yeniçeriler olduğuna göre, bahsi geçen şehzade, Şehzade Mustafa olmalıydı.

"Henüz bundan haberi yok."

"Nasıl yok? Rüstem vaziyeti izah etmiş. Zaten doğrusu da bu, bilmesi lazım. Kimin haddine düşmüş hünkarımızın sarayına askerle gelmek?" Bir süre sustuktan sonra devam etti. "Validem siz ne düşünüyorsunuz? Sizce babam kimi seçecek?"

"Ben kimi destekliyorsam, onu."

Hürrem Sultan'ın kendinden emin bir şekilde verdiği cevap beni gülümsetmişti. Hünkarımızı nasıl da etkisi altına almıştı böyle. Bu şekilde, Şehzade Ogeday'ın Manisa'ya gideceği benim gözümde kesinleşmişti. Sonuçta Mihrimah Sultan'ın söylediğine göre, Hürrem Sultan Şehzade Ogeday'ı destekliyordu.

Daha fazla dinlememe gerek olmadığını düşünüp gülerek terasa girdim. Beni gördüklerinde ikisi de gülümsedi. Onlara selam verdikten sonra Hürrem Sultan eliyle oturmam için karşısındaki sediri gösterdiğinde oraya doğru yürüdüm.

"Ne iyi oldu geldiğin Mahnisa, ben de dairene gelecektim. Bugün seni hiç göremedim, seni görmeden kendi sarayıma dönmek istemedim."

"Ben de sizin geldiğinizi duyunca geldim sultanım. Kızlar terasta birlikte hava aldığınızı söylediler. Lakin mühim şeyler konuşuyorsanız, sonra da gelebilirim."

"Ne mühimi? Ayrıca bundan sonra senden gizlimiz de olamaz. Artık şehzadelerim ve Mihrimah benim için neyse, sen de öylesin kızım." Hürrem Sultan anlamlandıramadığım bir vefayla konuştuğunda, minnetle ona baktım. Kendisine sarılmamak için kendimi zor mukayet oluyordum. Lakin saygısızlık etmek istemezdim.

"Teşekkür ederim Sultanım. Siz de şu bir haftada validem gibi oldunuz."

"Zaten seni davet etmek istiyordum ama kardeş bahsinin açılması iyi oldu. Madem artık kardeşimizsin, yarın Selim, Ogeday ve Cihangir'i sarayıma akşam yemeğine davet etmek istiyordum. Seni de davet ediyorum, gelirsin değil mi?" Mihrimah Sultan'a dönüp hevesle başımı salladım.

Şehzade Selim'i görmüştüm ama hiç hasbihal etme fırsatımız olmamıştı. Şehzade Ogeday'ın anlattığı kadar var mıydı yoksa o abartıyor muydu, oldukça merak ediyordum. Böyle bir fırsatı asla kaçıramazdım.

"Tabii ki gelirim sultanım. Lakin Şehzade Mustafa'yı çağırmayacak mısınız?" diye sordum merakla. Beni bile kardeşi gibi görüyordu ama öz ağabeyini kardeşi olarak görmüyor muydu?

İktidar Oyunları | ognis.Where stories live. Discover now