5

984 103 11
                                    

Hello, akşam büyük oylama var bildiğiniz gibi. Hem Nisa'ya hem de Ogeday'a desteklerinizi esirgemeyin lütfen. Akşam başlayacak ve gün boyu sürecekmiş sanırım. Ayrı ayrı Nisa ve Ogeday yazıp 1890'a göndermeyi unutmayalım lütfen. Ayrıca dün bizimkileri potadan çıkarmamızın şerefine bol bol da yorum bekliyorum ona göree 💖😍

Atımla Şahin Tepesi'ne doğru hızla koşarken bir süre sonra Selim'in arkamdan gelmediğini fark ettim. Normalde bu kadar arkamda kalması imkansızdı, bir şey olmuş olmalıydı. Atımdan indim ve ağabeyimi aramaya başladım. Umarım başına bir şey gelmezdi. Ormanlar tehlikeli olabiliyordu.

Bir süre yürüdükten sonra uzaktan sesler duymamla oraya doğru koştum. Birkaç eşkıya Selim'in yolunu kesmişti ve ağabeyim onlarla dövüşüyordu. Biri ağabeyimin elindeki kılıcı düşürmesini sağladıktan sonra onun üzerine çıktı. Tam öldürücü darbeyi yapacakken üstüne atladım.

Ben de onun kılıcını düşürmesini sağladıktan sonra kendi kılıcımı onun gövdesine sertçe sapladım. Bir şehzadeye pusu kurmanın bedelini böylece ödemişti. Bu sırada diğerleri de kaçmıştı. Selim ise hala yerde, beni izliyordu.

Yanına gittim ve başından tutup kalkmasına yardım ettim. "İyi misin?" diye sordum merakla. 

Bir şey söylemeyip başını salladı. Birlikte yürümeye başladık. Babamların olduğu yeri arıyorduk ama kaybolmuş olmalıydık, etrafımızda kimse yoktu.

Bir süre susup öylece yürüdükten sonra dayanamayıp konuştum. "Attan düşmüş olman beni ilgilendirmiyor Selim. Nihayetinde ben kazandım."

"Attan düşmüş olmasaydım zor kazanırdın," dedi. Hafif topallıyordu, kötü düşmüş olmalıydı.

Parmağındaki yüzüğü çıkarıp bana uzattığında sırıttım. "Kalsın. 'Attan düşmediğin' bir zaferimde alırım onu senden."

"Ogeday!" diye bağırdı sinirle. Ona baktığımda hala elindeki yüzüğü bana uzatıyordu.

"Ya istemiyorum dedim, duymuyor musun beni?"

"Ben kimseye borçlu kalmak istemem kardeşim. Hele ki sana, asla."

Başımı iki yana salladım sinirle. "Yüzük ne ki ağabey? Artık bana bir can borcun var."

Selim bana cevap vereceği sırada uzaktan at nalı sesi duymamızla ikimiz de kılıçlarımıza davrandık ama gelenlerin babam ve muhafızları olduğunu gördüğümüzde selam vermeye durduk.

Babam atından indikten sonra karşımıza kadar geldi. "Selim, Ogeday?" dedi soru sorar bir biçimde.

"Merak etmeyin hünkarım, bir şeyi yok. Sadece ayağını incitti," dedim.

"Ne yaptın sen? Kavga mı ettiniz yoksa yine? Ben sana kaç defa ağabeyine hürmet edeceksin dedim."

"Baba ben-" diyerek kendimi açıklayacağım sırada babam ağabeyime döndü.

"Yaralı mısın?" diye sordu.

"Mühim değil hünkarım." Kardeşimden yanıtını aldıktan sonra tekrar bana döndü.

Selim niçin olanları anlatmıyordu? Hünkarımız niye direkt benim ağabeyimi dövdüğümü düşünmüştü, böyle bir şey olmamıştı ki. Ben durup dururken onu niye dövecektim? Sinirden kızardığımı ve gözlerimin dolduğunu hissediyordum.

"Validen senin büyüdüğünü, huyunun değiştiğini söylemişti. Lakin görüyorum ki bir arpa boyu kadar bile ilerlememişsin. Yazık."

"Hünkarım, benim bir kabahatim yok." Babama kendimi açıklamaya çalışıp ağabeyime döndüm. "Kardeşim söylesene, neler olduğunu anlatsana."

İktidar Oyunları | ognis.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin