19

685 51 43
                                    

-Mahnisa Sultan

"Daha ne kadar saklanacağım Ogeday? Dur tahmin edeyim, Hürrem Sultan gidene kadar," diye sitem ettim.

Şehzade Ogeday, validesinin ani gelişi üzerine beni apar topar saraydan kaçırmıştı. Birkaç gündür ormanın içinde bir köşkte kalıyordum. Böyle saklanmak, kaçmak hiç hoşuma gitmiyordu. Şehzade Ogeday da bunun farkındaydı lakin validesine hiçbir şey diyemiyordu.

"Ben de memnun değilim Mahnisa, ancak en doğrusu bu." Ofladım.

"Zaten her şeyi anlatacaktın, öyle söylemiştin."

"Şimdi sırası değil, münasip bir vakti beklemeliyiz. Hem Mustafa ağabeyimlerin vaziyetini unutma, onlar gibi saklamalıyız bunu." Kaşlarımı çattım söylediklerine.

"Beni kimlerle mukayese ediyorsun, Mihrinisa değilim ben. Damarlarımda asil bir kan dolaşıyor, böyle bir kaçak gibi dolaşamam."

Gülümseyerek elini yanağıma koydu ve okşadı. "Sabırlı ol, her şeyi göze almasam seni getirmezdim buraya. Vakti geldiğinde herkesin karşısına çıkacağız, herkesin." Gülümseyerek başımı salladım.

Onun, benim gönlümü alması bu kadar basitti işte. Beni, Amasya'daki Şehzade Mustafa'nın zevcesi Mihrinisa Hatun'la bir tutması sinirlenmeme neden olmuştu lakin iki sözüyle yumuşamıştım bile.

Mihrinisa Hatun'la, Amasya'da tanışmıştım. Ablam olacak yaştaydı ve çok güzel, alımlı bir kızdı. Belki kaderimiz benziyor olabilirdi lakin ben onun gibi yalnızca bir paşanın kızı değildim. Hünkarımız Sultan Süleyman Han'ın kuzeni Ayşe Sultan'ın kızıydım, hanedan mensubuydum.

-Şehzade Ogeday

"Allah'ım sen koru yarabbim." Validem sinirle elindeki mektubu indirip lalamla bana döndü. "Şehzade Mustafa hangi cesaretle İstanbul'a yürür ve dahi hünkarımız bunu nasıl cezasız bırakır?!"

"Belli ki hünkarımız bir isyan olarak görmemişler," dedi lalam.

"Bu isyan değil de nedir lala?! Senelerdir söylüyorum, hiç kimse inanmıyordu işte gördünüz. Demek ki Şehzade Mustafa istese saraya girebilir, herkesi kılıçtan geçirebilir!"

"İsyan etmemenin kanıtı bu değil mi validem? Dediğiniz gibi, istese yapardı. Yazılanlara göre yeniçerinin desteği aşikar," diye konuştum validemi biraz olsun sakinleştirebilmek için.

"Bugün böyle, ala. Peki yarın, yarın ne olacak? Şehzade Mustafa'nın insafına mı mahkumuz?" Göz ucuyla lalama bakıp tekrar valideme döndüm. "Aç gözünü, hakikati gör artık. O senin çok sevdiğin, hürmette kusur etmediğin ağabeyin, senin can düşmanın. Gör artık."

Validem elindeki mektubu yere atıp sinirle dairemden çıktı. Sıkıntıyla lalamla birbirimize baktık. Mustafa ağabeyimin İstanbul'a gitmesi hiç iyi olmamıştı. Hem onun açısından, hem de validemi çok ama çok kızdırmıştı. Eminim hünkarımız da en az validem kadar sinirlenmişti.

"Sen ne düşünüyorsun lala?"

"Sultanımızın hakkı var, şehzademiz düşmanınız olmasa da taht yolundaki en büyük rakibiniz. Münasebetlerinize dikkat etmeniz lazım, hele ki böyle bir hadiseden sonra."

-Mahnisa Sultan

"Mahnisa!"

Kaldığım köşkten biraz uzakta at biniyordum. Atımın yorulduğunu fark edince onu bir ağaca bağlayıp okşamaya başlamıştım. İsmimin seslenilmesini duyunca şaşkınca arkamı döndüm.

"Sultanım," diye mırıldanarak selam verdim hemen. Hürrem Sultan sinirli bir şekilde olduğum yere doğru geliyordu.

"Senin burada ne işin var?!"

İktidar Oyunları | ognis.Where stories live. Discover now