10

951 86 44
                                    

Bir iki bölüm böyle ayrı takılacaklar çünkü hemen manit olmalarını istemiyorum. Biraz geçiş bölümleri okuyalımm

-Şehzade Ogeday

"Hadi, sen saraya dön kardeşim." Benimle birlikte bineceğim at arabasına kadar gelen Cihangir'e dönüp konuştum.

"Ogeday inat etme. Hiç değilse validemle vedalaş, çok üzülür sonra." Başımı iki yana salladım.

"Hiç sanmıyorum," dedim ve vedalaşmak için ona sarıldım. "Allah'a emanet ol Cihangir. Çekinme, ne vakit istersen gel."

Ayrıldıktan sonra onu arkamda bırakıp at arabasına doğru yürüdüm. Kütahya'da sancağım beni bekliyordu. Kardeşim ve babam dışında kimseyle vedalaşmamıştım. Valideme kızgındım, Mihrimah ile konuşmak istemiyordum çünkü beni vazgeçirmeye çalışacağından emindim ve vazgeçmek gibi bir düşüncem yoktu. Mahnisa'yla da vedalaşmamıştım. Sanırım onunla vedalaşmama sebebim diğerlerinden farklı olarak yüzüne bakmaya utanıyor oluşumdu.

*

Neredeyse bir buçuk gün süren yolculuktan sonra sonunda ait olduğumu düşündüğüm yere, Kütahya'ya varmıştım. Bu sarayda beni bekleyenler vardı ve onları vaktinden de çok beklettiğimin farkındaydım. Onların beni özlediği kadar, ben de onları özlemiştim.

"Destur, Şehzade Sultan Ogeday Hazretleri!"

İsmim söylendikten sonra koşar adım Rana'nın odasına girdim. Girmemle oğlum Orhan'ın koşarak kucağıma atılması bir oldu. "Orhan'ım!" diyerek kucakladım oğlumu ve ona sarıldım. Yanağına öpücük kondurduktan sonra "Aslan parçam benim. Nasıl da özlemişim seni," dedim gülerek. Bu sırada Rana ve kucağındaki küçük oğlum Osman'ın yanına ilerliyordum.

"Hoş geldiniz şehzadem," dedi Rana bana gülümseyerek. "Şükürler olsun ki geldiniz, hasret kaldık size."

"Hoş bulduk Rana," diyerek onu geçiştirdikten sonra kucağındaki oğluma doğru eğildim. "Osman'ım, nasıl da büyümüş." Yanağını okşadıktan sonra küçük şehzademin de yanağından öptüm.

"Büyüyecek tabii, sizin gibi yiğit bir şehzade olacak inşallah."

"Amin." Osman'ı arkasındaki hatunlardan birine verdikten sonra tekrar bana döndü. "Sen nasılsın Rana, afiyette misin?" diye sordum.

"Sıhhatinize duacıyım şehzadem," dediğinde gülümseyerek başımı salladım. Ona sarılmamı veya öpmemi bekliyordu belki lakin hiç içimden gelmiyordu.

"Hayli yorgunum, daha sonra uğrarım yanınıza," dedikten sonra Rana'nın dairesinden çıktım.

Kendi daireme doğru yürüdüm. Dairemin önünde beni lalam bekliyordu. Onu gördüğüme sevinmiştim zira konuşacak mühim meselelerimiz vardı. Selim'in Manisa'da olması gibi.

"Şehzadem." Eğilerek bana selam verdi.

"Gel lala," dedim ve daireme girdim. O da beni takip etti, dairemde yalnız kaldığımızda kapılar kapandı.

Gülümsüyordu lakin benim sinirli yüzümü gördüğünde o da ciddileşti. "Payitahta giderken başka biriydiniz, görüyorum ki bambaşka biri olarak dönmüşsünüz."

"Doğru. Giderken bir umudum vardı, hünkarımız Selim'i seçince o da kayboldu," dedim sinirden gülerek.

"Kötü haberi aldım şehzadem. O günden beri de uykular haram oldu. Hünkarımızın nasıl böyle bir karar verdiğine akıl sır erdiremedim, üstelik Hürrem Sultanımıza rağmen." Gülerek ona döndüm. "Sonra Mihrimah Sultanımız, Rüstem Paşamız.."

İktidar Oyunları | ognis.Where stories live. Discover now