1.Bölüm

43.7K 607 53
                                    

Yetişkin ögeler vardır. Bölümlere ayrı ayrı yazmadan yukarıda belirtiyorum.

°
°
°
°

20.kattaki ofisin camından günbatımını izliyordum. Güneşin doğuşunu ve batışını izlemek terapi gibi gelir bana. Birazdan mesai bitecekti. Kapı tıklatıldı, daha gir diyemeden Merve'nin telaşlı sesini duydum:

"Simge hanım, Alper bey aradı şimdi. Araplarla olan görüşme erkene çekilmiş. Kendisi gidecekti ancak aynı saatte başka bir toplantıya çevirmenlik yapması gerekiyormuş. Karşı taraf haber bekliyor son dakika değişiklik olduğu için size sormadan iptal etmek istemedim." dedi.

Düşündüm, şuan eve gidip pijamalarımı giymek, film izlerken uyuyakalmak cazip geliyordu ancak çalışma isteği daha baskın geldi. Arkamı dönüp:

"Tamam Merve, iptal etme ben gideceğim. Ödeme olarak bir değişiklik olmayacağını, yardımcı olmak istediğimizi iletirsin" dedim.

"toplantı saat 20.00 de, konumu size mesaj olarak atıyorum Simge Hanım" diyen Merve'nin yüzündeki gerginlik yerini rahatlamaya bırakmıştı. Odadan çıkarken yarının planını da masaya bırakmıştı, yanıma aldım eve gidince rahatça bakabilirdim.

Saat 6'yı biraz geçiyordu. Hızlıca eve gidip, duş alırsam yetişebilirdim. Son kez manzaraya bakıp, eşyalarımı topladım. Asansörün gelmesini beklerken, ne giymem gerektiğini düşünüyordum. Geçen hafta aldığım takım, elbiseden daha uygun bir seçenek olacaktı.

Annemi ben 1 yaşındayken kaybetmişiz. Kanser sinsi bir düşman gibi gelip yerleşmiş ancak fark ettiklerinde her şey için çok geçmiş. Babam bir daha evlenmedi. Birbirlerine hala bağlı olduklarını söyler. Yüzüğünü hiç çıkarmaz. Bana babaannem baktı. Kendisi Urfalı, eski toprak bir kadındır. Güçlü oluşu bir yana, çağından ayrı hoşgörü ve merakı onda en sevdiğim yanlardır. Bana Arapçayı öğreten, dik durmamı sağlayan o olmuştur. Annem gibi işte, gibisi ne kadar olursa o kadar.

Ben 26 yaşındayım. Ankara'da çevirmenlik ofisim var. Babam, babaannemin Urfadaki çiftlik ve şirket işlerini yönetiyor. Bende bu ofisle ilgileniyorum. Arapça, İngilizce, almanca biliyorum. Şirkette asistanımız Merve, çaycımız Zekiye abla kemik kadromuzdur. Alper uzak doğu dillerine hakimiyetiyle bilinen, sayamadığım kadar dil bilen(kendi deyimiyle translater) şirketin büyümeyen çocuğudur. Enerjisi, telaşı asla bitmez. Kahveyle çalışır.

Çiçek, selin ve Aslı üniversite okuyan, bize destek olan çalışanlarımız. Üçü de aynı evde kalıyor ve vize dönemindeler şimdi, o yüzden asla arayıp çağıramam onları.

Eve ulaştığımda duşa girdim, saçlarımı kurutup maşa yaptım. Aralarını tarakla açıp doğal bir görüntü yarattım. Havludan kurtulup siyah iç çamaşırlarımı giydim. Takımın bol paça pantolonu vardı, boyum uzun olduğu için stilettoların yeterli olacağını düşünerek ayakkabıları seçtim. Makyajımı yaparken gözüm sürekli saatteydi. Gideceğim mekan evime 15 dakikalık bir restorandı ancak son dakika gitmek iyi bir izlenim oluşturmazdı. Önceden gidip iş hakkında bilgi almam, konuşma planını okumam gerekiyordu.

Buçuk olmadan evden çıkmıştım. Bu saatlerde trafik olduğu için ara sokaklardan restorana ulaştım, valeye anahtarı bırakıp içeri geçtim. Garsonun yönlendirmesiyle 6 kişilik masaya oturdum. Çantamı açıp not defterimi çıkardım. Hareketlilikle kafamı girişe doğru çevirdim. Bugün iş yemeği İngiliz ve Arap müşteriler arasında olacaktı. İki inşaat şirketi Çukurambarda bir yaşam kompleksi yapmak istiyordu.

İçeriye takım elbiseli adamlar girince bir an mafya filmlerindeki gibi bir ortam oldu. İnsanların dönüp baktığını gördüm ama odağımı bozmadım. 4 kişi garsonla beraber daha da yaklaştı. El sıkışma faslı bittikten sonra oturduk. Normalde masa düzeni içerisinde köşede dururdum ancak kalabalık bir grupta bende onlarla aynı hizada, İngilizlerin yanına oturmuştum.

TAKINTILI  +18(tamamlandı) Where stories live. Discover now