21.bölüm 📛

14.7K 227 5
                                    


Gözüme giren ışıkla uyanmak zorunda kalmıştım. Yan tarafım boştu. Kendimi yatakta geriye çekerken karşı koltukta gözleri kapalı Aronu gördüm. Sesleri duyup gözlerini açtı. Saçları dağılmış, burnu ve gözleri kızarmıştı.

"bu sabahı böyle hayal etmemiştim" dedim. Kahvaltı için yer ayırtmıştım dün. Bugün hava yağışlıydı, parkta yürüyüp gidecektik oraya ama hepsi boşunaydı. İstek kalmamıştı.

"özür dilerim" diyen sesine baktım. Konuşurken zorlanıyordu. Kızaran burnuyla hasta olduğunu anladım.

"başka bir ülkede, karın otel odasında seni beklerken bıraktığın içkiye neden başladın Aron? Sorun içip içmemen değil, seni bu konuda asla eleştirmiyorum. Zaten bir anda neden bu kadar keskin bir karar aldığını da anlamadım. Sorun sarhoş olacak kadar içip beni yalnız bırakman. Peki sen ne için özür diliyorsun?"

" ne söylesen haklısın simge, zor bir gün geçirmiştim. İçtikçe içtim, saate bakmak aklımdan çıktı inan. Seni yalnız bırakmak ister miyim hiç. Saati gördüğüm an koşarak odaya geldim." demişti. Şuan kızamıyordum çünkü hasta olduğu belliydi. Gözlerini zor açıyordu. Yerimden endişeyle kalkıp elimi alnına koydum.

" Aron ateşin var senin"dedim. Bir an ne yapmam gerektiğini bulamadım. Onu ilk defa böyle görüyordum.

"evet, kokuyorsun deyince balkonda oturdum" demişti. Nasıl hem bu kadar zeki bir adamken hem de bir o kadar çocukça şeyler yapıyordu. Otelden odaya bir doktor istedim. Üzerimdeki geceliği çıkarıp bir elbise gitmiştim ki kapı çaldı. Doktor gelip yataktaki Aronu muayene etti. Soğuk algınlığı olduğunu söyleyip ilaçlar yazdı. Kapıdaki adamlara hemen almalarını söyleyip gönderdim.

"Aron, gel bir duşa gir. Ateşinin düşmesi lazım" deyip kaldırmaya çalıştım ama koca cüssenini yerinden bile oynatamadım. Çırpınışımla kendine gelmiş, desteğimle gidip küvete girmişti. Üzerine başta soğuk, sonra da ılık su tuttum. Küfürleri yarım yamalaktı ama her ağzını açtığında suyu soğuttum. Ayağa kaldırıp üzerindekileri çıkarttım.

Biraz daha kendine gelmiş, bana yardımcı oluyordu. Havluyla vücudunu kuruladı. Bende saçlarının nemini aldım. İlaçlar gelmişti. Resepsiyondan odaya kahvaltı, portakal suyu, bitki çayı istedim. Üzerini giyinmişti. Yatağın ucuna oturdu. Saçlarını kuruttum. Arasına öpücük koyarken o da sıkı sıkı sarılıyordu bana.

Kahvaltıyı yaptırmış, ilaçlarını vermiştim.

"böyle ilgilenmen için hep hasta mı olmam gerekiyor"

"hayır koca adam, büyümen gerekiyor. Karen senden daha olgun. Biliyorsun o hasta, seni iyileştirmeden o eve götüremem. Biraz uyu hadi, güç toplaman lazım."

"Sensiz uyuyamam, yanıma çok gelme sana da geçer. En azından elimi tutsan" demişti kırgın sesiyle. Tam nazlı bir çocuktu. Dev gibi adamın şu halleri aşırı komik geliyordu.

"bunu söylemek için geç kaldın, sabahtan beri dip dibeyiz" diyerek güneşlikleri çektim. Banyo kapısını da kapatarak kısmen karanlık bir yer oluşturdum ona. Yanına girip sırtımı döndüm, oda yaklaşıp belime sarılmıştı. Kesik kesik olan nefesi düzene binmişti. Ara ara bende uyuyup uyandım ama artık kalkmam gerekiyordu. Telefona uzanıp saate baktım.  18.27

Aron hala uyuyordu. Bitkin düşmüş, ilaçlarla da bu saate kadar uyuyabilmişti. Gece lambasına uzanıp açtım. Banyoya geçip evdekileri aramıştım. İki saat zaman farkı vardı. Karen daha uyumamıştı. Bugün de burada olduğumuzu haber verdim.

Yatağa tekrar gidip emekleyerek yanına ulaştım. Elimi alnına koydum ateşi düşmüştü. Daha çok hasta olmadan toparlanmış olmasına sevindim. Aron garip bir şekilde hemen iyileşirdi. Bıçaklandığında da toparlanıp ayağa kalkmıştı. Bu sürede de bir kere hasta görmedim onu. Demek ki dün gece fazla soğukta kalmıştı. Bu kadar kendini nasıl kaybettin sen? Masum duruşuyla sanki sevgim ona doğru akıyordu.

TAKINTILI  +18(tamamlandı) जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें