22.bölüm

8.6K 197 12
                                    


Banyoya koştuğum bir başka zaman daha. Endişelerim artmıştı. Mide bulantım halsizlik yapıyor, hayatımı etkiliyordu. Yediğim yemekten ya da hava değişiminden olmadığına emindim. Aron beni geçiştirip duruyordu ama bir an önce eve dönmek istiyordum.

Duşa girip crop bluzumu ve kotumu giydim. Spor ayakkabılarımla banyoya girip saçımı topladım. Aron çıkış işlemlerini yapmış, odaya giriyordu.

"hazır mısın sevgilim" deyince başımı salladım. Adamlar eşyaları odadan çıkarttı. Aron elimi tutmuştu ama zor yürüyordum.

"sevgilim, bir şeyler yemek istemediğine emin misin, yolda daha kötü olursun kahvaltıya inelim işte inat etme"

"hayır, midem çok kötü. Tuzlu bir bisküvi istiyorum sadece." sıkıca tuttuğum koluyla arabaya geçtik. Kısa sürede havaalanına varmıştık. Araçla piste yakın bir yerde durup uçağa bindik. Standart prosedür ve bekleme süresinden sonra nihayet gidiyorduk.

Öğleden sonra Aron un evine ulaşmıştık. Ben uyuyacağımı söylediğim için o da işlerini halletmek üzere evden çıkmıştı. Edayla ve babaannemle konuşup geldiğimi, iyi olduğumu haber verdim. Eşofmanlarımı giyip saçlarımı topladım. Bu eve daha öncede gelmiş olmama rağmen hiç gezmemiştim. Gerçi müze gibi olan ağır havası bana iyi gelmiyordu.

Yeni gördüğüm çalışanlar sürekli gelip bir şey isteyip istemediğimi soruyordu. Bu durumdan sıkılıp evde gezmek istedim. Bu katı biliyordum zaten. Aron u ararken bakmıştım bütün odalara. Alt kata inip evimize benzer planda olduğunu düşündüm. Tek farkı tarzlarıydı sanırım. Merdivenler aşağıya iniyordu. Geçen geldiğimde buraya dikkat etmemiştim. Mutfaktan sesler gelirken bende buraya bakmak istedim.

Merdivenleri dikkatle inip karanlık koridora baktım. Aslında geri dönmek istedim biraz ürkütücü duruyordu. Söz konusu Aron sa her an her şey olabilirdi ama merak duygum daha baskın çıktı. Telefonumun ışığıyla ilerledim. Kapısında kırmızı bir lamba olan kapı vardı sadece uzun koridorun sonunda. Duvarda ellerimi gezdirdim beton ve hiçbir çıkıntı yoktu. Kapının önüne gelmiştim.

Siyah ya da koyu renk olduğundan emin olduğum kapıyı tutup açmaya çalıştım ama açılmadı. Evde böyle bir yer neden olurdu ki? İş dosyalarını ya da özel belgeleri saklamak içindi belki. Telefonu geri koridora doğru tutarken ışık metal bir yüzeye çarpıp gözüme yansıdı. Tekrar aynı yere tuttum. Anahtarın ucu kapının üst pervazındaydı. Boyum yetişecek miydi bilmiyorum. Zıpladım ama yapamadım. Şuan bunun için uğraştığıma inanamıyordum. Telefonumu koridora bırakıp yukarı kata çıktım.

Yemek masasına ilerleyip bir sandalye aldım. Buna ayaklarımla basmak istemezdim çünkü sanat eseri gibi duruyordu ama kimse görmediği için tükürsem bile sorun olmazdı. Sandalyeyi güç bela merdivenlerden aşağıya indirdim. Bir ara köşesine takılıp inişi gürültülü yapacaktım ama son anda duvara tutundum.

Kapının önüne bırakıp bu sefer kolayca anahtara ulaştım. Ucunda eski bir ip olan basit bir anahtardı. Çok kitap okumaktan sanırım böyle havalı işlemeli bir şey bekledim ama sıradandı. Kapının deliğine sokup çevirdim. Tek seferde açılmıştı. Kapıyı açtım. Karanlık olduğu için duvarda gördüğüm tuşa bastım. Aydınlandı. İçerisi beklediğimin aksine temiz ve ferahtı. Duvarlar açık renk, pencere olmamasına rağmen güzel turunç kokusu vardı. Masada duran oda kokusunu görünce kaynağını anladım. Bir ofis masası, karşıda birden çok ekran, 3 sıra filmlerde gördüğüm arşiv gibi bölme vardı. İçlerinde kutular, sayısız dosya ve CD bölmeleri yer alıyordu. Hiçbir şey tozlu değildi.

İki berjer karşılıklı konulmuş, aralarında minik bir sehpa ve mini buzdolabı vardı. Dolabın yanında yerde içki şişeleri, şaraplar, poşetler içerisinde pet bardaklar ve şişe sular vardı. Masaya ilerleyip klavyede ellerimi gezdirdim. Kitaplığa dönüp kutulara baktım. Üzerlerinde siyah kalemle iki harf yazılmıştı. Bir tanesini çekip aldım. DR, Karton kutu kapalıydı. İçinde dosya, flash disk, senet, poliçe, mahkeme adı yazan kağıtlar vardı. Dursun Riyadar. İsmini bir yerden duymuştum ama hatırlayamadım. Geri kutuyu bırakıp ittirdim. Sanırım isme göre sıralıydı.

TAKINTILI  +18(tamamlandı) Where stories live. Discover now