15.bölüm

8.6K 267 9
                                    

Dolabın karşısında ne giysem diye düşünüyordum. Ciddi mi olsam daha sevimli mi uzun mu giysem kısa mı?

"hayatım yerde napıyosun öyle garip garip mırıldanıyorsun"

Havluyla saçlarını kurutuyordu, Altına bir kot pantolon giymişti sadece.

"delirmedim daha korkma. Sadece ne giyeceğime karar veremedim hem gelsene bir" yanıma gelip o da benim gibi yere oturdu.

"pudra pembesi elbiseyi mi giyeyim yoksa şuradaki buz mavisi pantolonla beyaz kazağımı mı? Ya da dur şimdi içimden tuttum hangi parmağımı seçersen o olacak tamam mı?" dedim.

Sesli şekilde gülüp yanağımı öptü. "hazırım, hadi seçelim bakalım" dedi.

İki parmağımı uzattım. Sağdakini seçti. Pantolon kazaktı ama canım elbise giymek istedi. "harika elbiseyi seçtin, sen çık hadi ben hemen giyinir gelirim" dedim.

Hemen yerden kalkıp giyindim. Büzgülü uzun tül kol, dizlerimde biten bir elbiseydi. Bel kısmından sonra çapraz bir bağlantısı vardı. Aynı renk babetlerimi giyip saçlarımı ensemde sıkı topuz yaptım.

"hazır mısın?" diye bağırıyordu Aron. Merdivenlerden koşarak indiğimde "Eveet" demiştim. Hazırladığımız koliyi de arabaya koyduk.

En sevdiği renk pembeymiş. Biraz da o yüzden böyle giyinmiş olabilirdim. O da 7 temmuzda doğmuş, Aron la aralarında bir gün var. Saçları olmadığı için çok ağlamış. En sevdiği masal güzel ve çirkinmiş, yani onu okuyormuş en çok Aron. Yol boyu sürekli sorular sormuştum. Sabırla hepsini cevapladı. Hastaneye en son geldiğim de kötü haldeydim. Şimdi ona destek olmak için geliyordum.

Bildiğim yollardan geçip odaya ulaştık. Gündüzleri ilaç tedavisi olduğu için ziyaretçi pek istemiyorlarmış, geceleri de Aron gelince biraz sohbet ediyorlar, sonra uyuyormuş.

Kapıyı tıklattı. İçeri önce Aron girdi, peşinden ben. İngilizce konuşmaya başladı.

"ben geldim Karen, seni tanıştırmak istediğim biri var." deyip beni gösterdi. Babasını görünce gülen yüzü bana bakıp soldu. Bana nefretle bakıyordu. O kadar üzüldüm ki derin bir nefes alıp konuşmaya çalıştım.

"merhaba, simge ben. Seninle tanışmak için geldim. Baban senden çok bahsetti merak ettim" dedim.

sadece "merhaba" deyip Aron a sarıldı. Ara ara bana bakıyor, konuşmuyordu. Aron da şaşırmış gibiydi. Çünkü sabah anlattığına göre sevinmiş, kendi çağırmıştı karen beni . Acaba abarttı mı diye düşündüm ama kızının böyle davranacağını bilse hemen çağırmazdı beni.

Bir süre koltukta oturdum. Aron ona kitap okudu. Getirdiğim oyuncakları verdiğimde  teşekkür etti ve komodine bıraktı. Acaba ben mi beklenti içine girmiştim. Hastanede kalıyor, tüm gün burada sıkılıyordu sonuçta her şeyi söyleyebilirdi, alınmazdım.

Son çabamla üzerini örttüm. Aron da ikimizi izliyordu. "kapıdayım ben" dedim çıktım. Geçenki beklediğim köşeye kadar yürüdüm. Camın önünde durup etrafı izledim. Ambulansların biri gelip diğeri gidiyordu. İnsanlar çay kahve almış otoparkta sigara içiyordu.

"yakınınız mı var burada?" diyen sese döndüm. Geçen karşılaştığım doktordu.

"evet, bir yakınım lösemi. Burada tedavi görüyor" dedim.

"sizi daha önce de gördüm demi, yine aynı yerde bekliyordunuz" dedi. Hatırlamasına şaşırdım, belki binlerce insanla karşılaşıyordu burada.

"doğrudur o zaman da beklemiştim." dedim artık diyecek bir şey bulamamıştım çünkü. Elime bakıyordu, ben de baktım. Anlayamadım.

"bir kahve içelim isterseniz, refakatçiyseniz zaman burada geçmez." dedi. Aron ne zaman çıkar bilmiyordum. Bir kahve alabilirdim.

TAKINTILI  +18(tamamlandı) Where stories live. Discover now