2.Bölüm

21.2K 499 25
                                    


   Alarmın sesiyle uyandım ve elimi uzatıp komodindeki telefona ulaşmaya çalıştım. Birkaç çabamdan sonra kapatabilmiştim.

Saat 9du. Sabahları erken uyanmayı seviyordum. Normalde 6 da kalkar spora giderdim ancak bugün biraz tembellik yapmak istedim.

Çayı demledim, tekrar giyinme odasına gelmiştim. Havalar bahar ayları olmasına rağmen daha sıcaktı. Yine de kolları uzun kahve krem bir elbise ve kovboy çizmelerine karar verdim. Saçımı ördüm ve tost yapmak için tekrar mutfağa geçtim. Telefonun zil sesi yankılanırken arayanın Eda olduğunu gördüm.

"Şekerim, bal böceğim, simgoşum..."

Kesin bir şeyler isteyecek diyen iç sesimle cevap verdim. "efendim canım benim sabah sabah bu ne neşe"

"ay arım, palım, peteğim hiç sorma abim beni öldürecek, 2 günlüğüne sana gelsem olur mu" dedi. Yine ne yaptı da Kuzey'i kızdırdı acaba diye düşündüm ama daha cevap veremeden "nolur lütfen, valla sesim çıkmaz sadece 2 gün abimin siniri geçene kadar" dedi. 

El mecbur "tabii gel, gün içinde ofisteyim direkt oraya gel beraber eve geçeriz." dedim. Kuzey Urfalı zengin bir ailenin oğluydu benden 3 yaş büyüktü. Aşiret gibi değiller ama İstanbulda hatrı sayılır zenginlikle yaşıyorlardı. Yine babaannem sayesinde tanışmıştık. Babamla onların ailesine yemeğe gittiğimizde iş için başlayan tanışma, Eda ile aynı okula gittiğimizi öğrenmemizle dostluğa döndü. Eda benden 1 yaş küçük, turuncu kıvırcık saçlı bir cadıdır.

Şuan onu özlediğimi fark ettim. Aslında iş, ev derken koşturup duruyorum ama yalnız kalınca böyle duygusal oluyorum bir anda.

Tost ve çayımı hazırladım. Babaannemi ararken, bir taraftan da büyük ısırıklar alıp acele ediyordum. 2.çalışta açtı ve uykulu sesi geldi:
"alo, kuzum."

"sultanım, günaydın. Uyuyor musun sen hala?" dedim.

"yok deli kız, ne uyuması. İlaçlar sersemletiyor. Bütün gün böyle geziyorum evde." dedi.

"Hikmet hanım, kendinize dikkat ediyorsunuz, değil mi?" dedim.

"ediyorum, hem beni bırak sen nasılsın napıyosun kuzum" dedi. Nasıl bırakayım seni, aklım sendeyken hep.

"iyiyim babaannem, birazdan ofise geçeceğim. Hazırlanıyorum 5 dakikaya çıkarım." dedim. Vedalaşıp telefonu kapattım, dişlerimi fırçaladım, bulaşıkları gelince hallederim diyerek lavaboya bıraktım. Otoparka inip arabaya bindim.

Sevdiğim müziği ayarlayana kadar bekledim. Sabahları enerjik şeyler dinlemeyi seviyordum. Pop müzik sadece bu saatlerde uykumu açıyordu. Ritim tutturup ofise doğru sürmeye başladım.

Asansöre geçtiğimde katın tuşuna bastım, tam kapanacakken telaşlı turnikeden geçen elinde kocaman çiçek buketi olan kuryeyi görüp elimle durdurdum. İçeri geçip "20.kata basabilir misiniz" dedi.

"kime gelmiş ben o katta çalışıyorum." dedim ama özel bir gün olup olmadığını düşündüm.

Asansör içerisinde çiçeği bana uzatıp, "tutabilir misiniz hemen bakayım listeden" dedi.

"Simge Yeşeren"
"evet, benim."dedim. Üzerindeki karta ofiste bakardım nasıl olsa. İmza attım, kurye asansörden çıkmadan geri aşağıya yönelirken bende içeri girmiştim. Merve beni görünce hemen yanıma geldi:

"Ay Simge hanım, çok güzeller. Kim göndermiş?" diyerek sormuştu.

"bilmiyorum canım daha bakmadım, sen odama kahve gönderir misin? Bugün yapmamız gerekenleri de konuşalım. Birde Alper beyin ödemesini yapalım dünkü toplantı nasıl geçmiş öğrenirsin." dedim.

TAKINTILI  +18(tamamlandı) Where stories live. Discover now