28.bölüm 📛

12.5K 193 13
                                    


Kırmızı kısa ceket ve aynı renk kumaş yırtmaçlı kısa eteği giymiştim. İçime siyah transparan iç çamaşırlarımı giydim. Siyah stilettolar ve at kuyruğu yaptığım saçlarımla hazırdım. Aynadan son kez kendime bakıp kırmızı rujumu çantama attım.

"Aron hazır mısın"

"evet, yavrum da senin bu halin ne . Ateş topu olmuşsun."

"o ne demek ya"

"patlayacağız demek, ah kadın. Öldüreceksin beni."

"asıl sana bir şey diyeyim mi, içime giydiklerimi görsen asıl ateş topunu görürsün"
Deyip aşağıya koştum. Merdivenlerden inerken peşimden geliyordu.

"Allahını seversen bir bakayım kızım ucundan bari göster"

"olmaz, acıktım hadi gidelim"

"bende açım, beni de düşün."

"hadi koca adam, tut elimi" dediğimde kıkırdıyordum.

Beraber Erol abinin yerine gelmiştik. Yine cam kenarı masamıza oturdum. Ben mezelerle alabalık tava söyledim. Aron övdüğüm güveçte karidesten sipariş vermişti. O rakı isterken ben de meyvesuyu söyledim. Arada bir yaklaş diyip yakamdan içeri bakıyordu ama artık yemiyordum numarasını.

"simge bu ev küçük gelir mi sence, köpek gelecek yarın, sonra bebek olacak, bakıcı olması lazım, acaba daha geniş bir yere mi baksak ne dersin"

"yeterli bence, hem aylar var daha şimdiden oda paylaşımı mı yapıyorsun. Aşağıda misafir odaları da boş. Evi seviyorum ben" taşınmak zordu. Hele çocuk varken şuan düşünemiyorum. Yeniden başlayan karar süreci, tadilatlar, sorunlar.

"birden aklıma geldi işte."

Erol abiye gülümseyince anlamıştı. Garsonlar boşalan tabakları hemen toplayıp pastayı getirdiler. Bende masanın altındaki hediyemi çıkardım. Restoranda herkes alkışlayınca utanmaz olan adam kızarmıştı. Normalde bunu da tek kutlamak istiyordum ama bugün söylediği şeylerle kafamda netleştirmiştim. Bugün yediğim ikinci pastaydı o yüzden sadece bir çatal aldım.

"sevgilim, hediyeni açmayacak mısın"

"bugün aldıklarını çok beğendim zaten neden tekrar zahmet ettin"

"onlar karenle ikimizin hediyesiydi. Bu benim hediyem" deyip ahşap kutuyu uzattım. Merakla onu izliyordum. Açıp içindeki kağıtları ayırdı. Ortada duran ahşap el oyması kurşun askeri çıkardı. Baktı, uzun uzun. Sağ gözünden yanağına süzülen bir damlayı izledim.

"sen bunu nasıl öğrendin? Simge bunun anlamı çok büyük. Konuşamıyorum bile."

"annenden öğrendim, biraz konuştuk. Laf arasında söylemişti, küçükken bir kurşun askerin varmış. Baban kırmış. Parçaları sakladığını, ama onları bulunca bu seferde çöpe attırdığını söyledi. Aklımda kalmış işte, beğenmene sevindim"

"teşekkür ederim sevgilim" iyi ki aklıma gelmişti. Ona maddi değeri yüksek bir şeyler almak saçma olacaktı çünkü.

Tıka basa dolu hissediyordum kendimi. Biraz yürüyüş yapmak istedim ama ayakkabılarımla dar kaldırımda yürümek zor oluyordu. Mecburen eve dönmüştük. İçeri girdiğimde ayakkabılarımı çıkarıp merdivenlere bıraktım. Salona geçip oturdum. Psikolojik olarak herhalde halsiz hissediyordum.

"sevgilim, neden odaya çıkmadın" telefonla konuşan Aron içeri gitmişti.

"biraz oturmak istedim, seni bekliyordum"

"diğer hediye paketini açmak için sabırsızım" deyip elimi tuttu.

"ne hediyesi" dedim.

Yakamı eliyle açıp "bunlardan bahsediyorum" ah işte yine aynı Aron.

TAKINTILI  +18(tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin