12. BÖLÜM "BİR KRALIN KIZI OLMAK"

235 42 25
                                    


     Babam, tedirgin bir ses tonuyla, "Seni buraya getirmeyi çok düşündüm. Hatta gizlice odana girip, bir anda bu saraya getirmek bile geldi aklıma. Ancak bu o kadar kolay değildi. Her şeyden önce; annen vardı. Sonra bazı belirsiz durumlar da vardı tabi. Ancak" dedi ve sesi kırgın bir şekilde titremeye başladı. "Annen artık aramızdan ayrıldı. Sen, ölümlü dünyada bir başına kaldın.Artık yerin, benim yanımdır kızım" dedi ve sesi gürleyerek, Ben Kral Altın Asalı Ejder. Zümrüdüanka Ülkesi'nin kralı ve senin babanım" dedi. Sesi bir anda yeniden yumuşamıştı. Gözlerindeki şefkat ifadesi ile gözlerime bakıyordu. O an düşündüm. Belki biraz hiddet, belki biraz merakla. Ancak sesimdeki soğukluğa hakim olamadım ve kafamda yıllardır beni kemiren soruyu, orada gözlerimin içine bakan bu adama sordum.

     Ona dedim ki; "Peki, saygı değer Kral Altın Asalı Ejder, madem babam olduğunu, beni buraya getirmeyi çok istediğini söylüyorsun, bu zamana kadar nerdeydin?" dedim ve ses tonumu biraz yükselterek sözlerime devam ettim. "Ben bebekken nerdeydin? Ben konuşmaya başladığımda nerdeydin? Ben okula başladığımda, doğum günlerimde, düşüp dizimi yaraladığımda, gece şimşekten korktuğumda nerdeydin?" dedim ve sesimin tonunu daha da yükselterek adeta haykırırcasına: "Peki Sayın Kral, annem öldüğünde nerdeydin?!" diye ağlamaya başladım. Koskoca sarayda benim hıçkırıklarımdan başka ses duyulmuyordu. Hava bıçakla kesilecek kadar gergindi.

     O, biraz bana doğru yaklaştı sesi titreyerek; "Jale, kızım ben seni hep izledim. Sen yürümeye başladığında, evinizdeki kediniz Toparlak'ın kılığında, senin doğum günlerinde, doğum gününe gelen palyaço kılığında, düşüp yaralandığında sana yara bandı veren satıcının kılığında, okula ilk başladığın gün sana kalem uzatan arkadaşının kılığında ve geceleri korktuğunda, sabaha kadar rahat ve huzurlu uyumandan başka dileği olmayan, şefkatli komşunuz Fikriye teyze kılığında hep yanındaydım. Ama benim de kendime göre sebeplerim vardı ve bunlardan en önemlisi de sendin. Hem annen... İnan, onun ölümüne ben de çok üzüldüm. Ancak onunla bir araya gelemezdik ve sen bazı olaylar olmadan bu dünyadan haberdar olamazdın kızım" dedi ve sesindeki şefkati bir ton daha arttırarak devam etti. "Benim prensesim, sana ne kadar zor günler yaşattığımın farkındayım.Ancak sensizlik bana kolay mı geldi sanıyorsun? Canımdan bir parçaya yıldızlar kadar uzak olmak ve onun beni yok olmuş sanması kolay mıydı? Hayır, Jale çok zordu" dedi ve gözlerini gözlerime dikti, sesindeki şefkatin yerini çocuksu bir heyecana bıraktı. "Ama düzelecek kızım" dedi ve, "Artık buradasın ve ben kayıplarımızı telafi etmek için her şeyi yapmaya hazırım" diye sözlerini noktaladı.

     Ben, tam ona cevap vermek üzereydim ki yukarıdaki tahttan sert bir gürültü geldi. Gözümü, o tahtın bulunduğu sütuna kaldırdığımda; oradaki kızın gözlerinin, kırmızı bir elmas misali ışıl ışıl parladığını ve dudaklarını ısırarak bana sert bir şekilde baktığını gördüm. Hiç sesini çıkarmadı ve bir anda mor bir dumana dönüşerek yok oldu. Babam, "Karamel işte" dedi, "Biraz kıskandı herhalde." Ben, "O kız, benim kardeşim mi?" diye sordum. Babam beni aydınlatmak istercesine laflarına devam etti. "Evet" dedi. "Karamel senin baba bir, anne ayrı kardeşin. Onun annesi Petunya uzun süre önce aramızdan ayrıldı. Yani, Karamel de senin babasız büyüdüğün gibi annesiz olarak büyüdü. Ancak sen onun ablasısın. Karamel ile aranızda 1 gün fark var. Sen, 17 Şubat doğumlusun. O ise, 18 Şubat doğumlu" dedi. Ben sert bir bakış attım ve, "Ama, onu babasız bırakmamışsın Sayın Kralım" dedim. O ise sesindeki mahcubiyeti yüzüne yansıtarak, ince bir ses tonu ile, "Her şeyi sana zamanla anlatacağım prensesim. Sana anlatınca bana hak vereceksin. Ancak her şey zamanla. Bak, bu akşam saat 6'da, yani 4 saat sonra senin taç giyme törenin var. Tüm Zümrüdüanka halkı sarayın dışındaki sınırsız büyük avluda olacaklar. Masalar kurulacak, senin gelişin için bir yemek tertip edilecek ve sarayın içinde de tüm Zümrüdüanka'nın ileri gelenleri olacaklar. Sen bugün Prenses Jale olarak taç giyeceksin meleğim. İstersen biraz dinlenmeye çık, sonra Zencefil sana sihirli gardırobuna götürsün. Onu ve diğer eşyalarını nasıl kullanacağını göstersin dedi.

     Ben, "Zencefil kim?" diye sorduğumda bana; "Zencefil senin Zümrüdüanka Kraliyet Prenses Eğiticindir.Yani dünya deyimi ile dadındır. Bugün itibariyle senin yanında olması için görevlendirildi" dedi. Ben, "Ne dadısı?" dedim. Sonra sesimdeki alaycı tonu gizlemeyerek, "Ben 15 yaşındayım, dadı için geç kaldın majesteleri. On iki sene evvel göndermeliydin" dediğimde babam, hafif bir şekilde gülümsedi ve devam etti. "Bak Jaleciğim, sen bir prensessin.Burası da bir saray ve senin ülkesini iyi yönetebilecek bir veliaht olarak iyi bir eğitim alman ve bu göreve hazırlanman gerekir ve Zencefil de, sen kraliçe olana kadar yanında eğiticin olarak kalacaktır" dedi. Ben, tamam anlamında başımı salladım. O anda, henüz annemin mezarı ile ilgili konuşmadığımı fark ettim. doğru ya, ona bir elveda bile edememiştim. "Majesteleri" dedim kısık bir sesle, "Ben annemin mezarını görmek istiyorum. Baki'ye, benden habersiz toprağa verilmesini söylemişsiniz. Ancak ben onu son bir kez göremedim. Ben... ben daha ona veda edemedim" dedim ağlamaklı bir ses tonu ile.

Herkese merhaba arkadaşlar, tekrar hoş geldiniz.

Kral Altın Asalı Ejder, kızına kavuştuğu için mutlu. Ancak Prenses Karamel bir anda gelen kardeşini pek sevmedi gibi.

Bakalım iki prenses arasındaki bu olumsuz karşılaşma, hangi olaylara sebep olacak?

Yeni bölüm Pazar günü gelecek. Değerli yorumlarınızı bekliyor, şimdiden teşekkür ediyorum.

ALTIN ASALI EJDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin