16.BÖLÜM "BİLGİÇ MODACI AYNA"

170 42 26
                                    


     Dolaptan çıkar çıkmaz, odanın kenarında duran büyük şömine dikkatimi çekti. Bu şöminede; mavili, yeşilli kıvılcımlar yanıyor ve külleri havada uçuşuyordu. Şöminenin hemen karşısında; safran sarısı iki koltuk, sağ kısmında bir piyano ve sol kısmında ise orta boy bir kütüphane vardı. Kütüphanenin yanında bir çalışma masası ve ona bağlı duran bir dolap duruyordu. Kütüphanedeki kitaplar çok eskiydi. Kitaplardan birini elime alıp, bakmak istediğimde yazıların anlamadığım dilde olduğunu fark ettim. Zencefil harfleri çözmeye çalıştığımı görünce gülümseyerek, "Kaf Dağı Dili prensesim" dedi. "Bilim dili olan yazıyı elde etmeniz için alfabeyi öğreneceksiniz. Bunlar, sizin sihir kitaplarınız. Hemen yanında duran da iksir dolabı.Bakın bu dolabın içinde morlu mavili birçok iksir ve kıymetli taşlar vardır. Bu iksirler sizin sihir yapmanızı sağlar. Çalışma masanız olan bu masada ise sihirleri gerçekleştirirsiniz" dedi ve bana, ortasında bir kazan duran, altında da ufak bir mum ışığı bulunan çalışma masasını gösterdi. Sonra bana baktı ve, "Zamanla öğreneceksiniz" dedi. Ellerimden tuttu ve beni masanın hemen yanında duran kapıya doğru götürdü. Bu kapı benim banyomdu. Banyom o kadar güzeldi ki tarif etmekte bile güçlük çekiyordum. Büyük bir küvetin dikkat çektiği banyomun bir köşesinde, şık bir lavabo vardı. Klozetin kapağında hareket eden balıklar, ben içeri girdiğimde bana bakmaya başladılar ve başları ile selam verdiler. Büyük küvetin hemen bitişiğinde duran, asil perdeli, ferah pencere ise odayı daha bir hoş hale getirirken; bembeyaz parkeler bu odayı daha da aydınlatıyordu. Hayranlık içinde bakakaldığım bu banyodan da dışarı çıktım.

     Zencefil bana baktı ve, "Prensesim, benim artık gitmem lazım.İstersiniz biraz dinlenin, birkaç saat sonra taç giyeceksiniz. Ben bir saat sonra sizin yanınıza gelir, hazırlanmanıza yardımcı olurum. Şimdilik bana müsaade" dedi ve odanın kapısına doğru yürüdü. Zarif bir ses tonu ile 'doereubu,doereubu,doereubu'dedi ve o büyük kapı, küçüldü küçüldü, fare deliği kadar oldu. Ancak daha da ilginci, Zencefil de kapı gibi küçüldü. İçeri girerken gerçekleşmeyen bu olay karşılığındaki şaşkınlığım, yorgunluğuma yenilmişti. Birkaç saniye kadar bu olaya bakakalmıştım ve şaşkınlığımla sihirli sözleri aklımda tutmayı unuttum. Yani şu anda, biri buraya gelene kadar burada mahsur kalmıştım. Çünkü sözler aklımda tutamayacağım kadar karmaşıktı. Bu mecburiyetten ve karşılaştığım o kadar karmaşık şeyden olsa gerek, o kuş tüyü yatak dururken uzandığım şöminenin karşısındaki koltukta uyuyakalmışım.

     Minik kapımın tokmağının tıkırtısı ile uyandım uykumdan. Doğrulup, tiz ve çatallı bir sesle, "Girin" diye seslendim. Minik kapım, tıpkı ben içeri girerken olduğu gibi, önce ikiye sonra dörde sonra da sekize katlanarak büyüdü büyüdü ve Zencefil, yüzünde mutluluk ifadesi ile içeri girdi. Eteğini tutup, selam verdikten sonra "Zamanı geldi majesteleri" dedi. Ben,taç giyme töreni için düzenlenecek balonun başlamak üzere olduğunu anladım ve elbise odama doğru yürümeye başladım. Tam kapıyı açtığımda Zencefil,"Müsaadenizle majesteleri, size söylemem gereken bir şey var" diyerek ellerimden tuttu ve beni orada olduğunu daha önce fark etmediğim; odanın tam da dip köşesinde bulunan, camın kenarında yüzü duvara dönük duran bir boy aynasına doğru götürdü. Aynayı bana doğru çevirdi. Açıkçası bu odanın ışıltısına rağmen, bu kırık aynanın buradaki varlığını anlamamıştım. Evet, aynanın oymaları çok güzeldi. Ama altın yaldızlı ve elmastan işlemelerle aşağı doğru süzülmekte olan bu ayna kırıktı. Üst tarafında iki, alt tarafında bir adet çatlak bulunuyordu. Ayrıca bu ayna beni normal renkte de göstermiyordu. Bu ayna mavi bir boya ile boyanmıştı. Zencefil'e, bu ne demek şimdi dercesine bir bakış fırlattım ve aynaya doğru bir adım atarak çatlaklarına dokundum.

     O sırada üst kısımda bulunan iki çatlak birden hareket etmeye başladı. Korku ve şaşkınlıkla aynadan bir adım uzaklaştım. Çatlak açılarak içinden masmavi iki top çıktı.Bu, iki yuvarlak göze benziyordu. Daha sonra alt kısımdaki çatlak da büzüşerek açıldı ve sevimsiz bir dudak halini aldı. Zencefil, "Korkmayın majesteleri bu, bilgiç modacı aynadır. Gerçi kendisi biraz kibirli ve patavatsızdır. Ancak giydirme konusunda tam bir uzmandır. Gerçi ben bugünkü taç giyme töreni için size kendim elbise seçecektim, ancak emir sizindir" dedi. O sırada aynanın kendi renginden daha parlak ve canlı mavilikte gözleri sert sert Zencefil'e baktı, gür ve yankılı bir sesle konuşmaya başladı. "Seni gidi saygısız yaratık! Sen benimle nasıl öyle konuşursun! Öncelikle, birisini tanıştırırken ilk olarak ismi söylenir. Ben seni tanıştırmaya kalksam ve, bu da sinir bozucu, çirkin bir peridir desem hoş olur muydu? Hayır, hoş olmazdı.Ancak yanlış da olmazdı. Zira o kadar berbat giyinmişsin ki sana ne söylesem az olur. Senin bu çirkinliğine Zümrüdüanka bile çare bulamaz! Ayrıca sanki yeterince çirkin değilmişsin gibi kendini daha da çirkinleştirmiş korkunç bir gölge gibi görünmeyi başarmışsın. Ancak ben kalp kırmayı sevmeyen bir ayna olduğumdan bunu sana söylemeyeceğim. Senin kadar kırıcı değilim maalesef" dedi.

     Zencefil şaşkınlıkla bilgiç modacı aynaya bakarak, "Evet sağol, şimdi konuşmuş olmakla bunları söylemiş olmadın çünkü değil mi?" dedi. Bilgiç modacı ayna,Zencefil'e sert sert yönelttiği bakışlarını bana doğru yumuşatarak döndürdü. "Kendimi tanıştırayım majesteleri. Ben Krater. Kendim diye söylemiyorum tam bir moda lideriyimdir. Zaten babanız Altın Asalı Ejder bunun için beni buraya aldı" dedi sesindeki kibri yükselterek. Sonra beni tepeden aşağı bir süzdü. Yüzündeki kibrin yerini sevimsizliğe bıraktı ve sözlerine devam etti: "Öncelikle, size prenses olduğunuz için ayrıcalıklı davranacağımı sanmayınız. Her ne kadar prenses de olsanız çok kötü giyindiğinizi söylemem gerekir. Neyse, ben sizin giyiminizi düzeltmeye çalışacağım. Tabi ki siz de benim bu kıymetli görevimi yerine getirmem için beni odanın güzel bir noktasına koymanız gerekir. Ben bir dahiyim ve dahiler köşelere atılmazlar" dedi ve maviş gözlerini odada gezdirmeye başladı. Giyinme dolabının önünde durdu ve sözlerine devam etti, "Mesela şurası. Burada birçok giysi ve ayakkabı vardır. Ben burada kendimi mutlu hissederim. Eğer kendimi mutlu hissedersem sizi de muhteşem elbiselerle donatırım" dedi. Ben,Zencefil'e, olabilir mi anlamında baktım. Zencefil, emredersiniz majesteleri anlamında başını salladı.

     Krater, "İşte böyle" dedi kendinden emin bir tavırla. Sonra, bakışlarını üzerimde gezdirdi ve, "Gerçi şu çirkin kadın sizi, kendisinin giydireceğini söyledi. Ancak baloya soytarı değil, prenses olarak gitmek istiyorsanız; şu ucubenin değil, benim önerilerimi dinleyiniz. Sizi şu anda baloya hazırlamayı kendime vazife edinmiş bulunuyorum" dedi.

Herkese merhaba arkadaşlar.

Taç giyme balosu yaklaşıyor.

Prenses Jale baloya hazırlanırken, siz baloya hazır mısınız peki?

Bence hazırlanın. Çünkü davetlilerin arasında siz de varsınız.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. 

Yorumlarınızı bekliyor, okuduğunuz için teşekkür ediyorum. 

ALTIN ASALI EJDERWhere stories live. Discover now