38.BÖLÜM "KARAMEL'İN BALO HAZIRLIKLARI"

73 19 0
                                    

     Uzunca bir düşünmeden sonra bu balo hazırlığını istemeyerek de olsa yapmaya karar verdim. Babam bana baktı, "Değil mi meleğim?" dedi. Ben, düşüncelerimden sıyrılarak, "Evet babacığım doğru söylüyorsun. Bu işi halledeceğim" dedim ve gece bu konuda çalışacağımı söyleyerek dinlenmek için izin istedim. Odama buharlaştım. Ne yapacaktım? Bunu düşünürken bir anda küremden mor bir ışık ve titreme geldi. Eğitmen Karadul benimle iletişim kurmak istiyordu. Uygun olduğumu belirten bir çağrı gönderdim ve Eğitmen Karadul küreyi aradı. Açtığımda; "Kraliçem, benim Zümrüdüanka sınırlarına girmem yasak. Benim cadı olduğumu anlar, bir anda mahzene kilitlerler.Ortak noktada buluşalım. Kara Güneş Gölü'nün kıyısındaki uzun selvi ağacının altına gel" dedi ve küreyi kapattı.

     Ben, hiç vakit kaybetmeden sarayın dışına buharlaştım. Orası ortak nokta olduğundan oraya buharlaşarak gidemezdim. Kırmızı uçan arabamı da yanıma çağırdım. Bir ıslığım yetmişti beni tanıması için. Arabam gelince ona bindim. Zümrüdüanka semalarından Kaf Dağı'nın zirve semalarına geldim ve uzun selvinin dallarından birinin yanına arabamı park ederek Eğitmen Karadul'u bekledim. 

     Karadul, selvi ağacının hemen arkasından çıkıverdi. "Kusura bakmayın sizi bu saatte buraya çağırdım ama yüz yüze konuşmamız gerek.Aslında son dakikaya kadar Eğitmen Miskokan gelip görüşecekti sizinle, ne de olsa o peri olduğundan yanınıza kadar gelebilirdi. Ancak Kraliçe Gece, benim konuşmamı daha uygun buldu" dedi.Ne de olsa Karadul, Kraliçe Gece'nin en güvendiği kişi idi. Ben, "Önemi yok Eğitmen Karadul. Herhalde son olanlardan haberin vardır. Peri muhbirlerin sana iletmiştir" dedim. Eğitmen Karadul, "Herşeyi biliyorum kraliçem. Ah bu nasıl bir saçmalık? Jale denilen o sahte prensesin, iki günde gelip tahta yerleştiği yetmiyor; bir de balo üstüne balo yapılıyor. Hatta tüm öğrenciler çağrılıyor. Babanın gözü kör olmuş kraliçem" dedi. Ben, "Evet eğitmenim ama yapacak bir şey görünmüyor. Zümrüdüankalıların gözündeki değerim daha önemli. Mecburen yardım edeceğim. Organizasyonun altından kalkmam gerek. Kendimi ispatlamam için" dedim. Eğitmen Karadul yeşil uzun tırnaklı elleri ile ellerimi tuttu ve, "Merak etmeyin kraliçem, siz kendinizi küçük düşürmeyeceksiniz. Evet doğru, hazırlığı yarın gece parti zamanına kadar tamamlayacaksınız. Ama o parti hiç olmayacak" dedi.

     Ben gülümseyerek, "Nasıl yani?" diye sordum. Eğitmen Karadul, "O partiyi, o iyiliksever perilerin başına yıkacağız. Yarın geceye kadar organizasyonla ilgilen ve ne kadar güçlü sihir malzemen varsa hepsini topla. Şafak sökünce onları al ve buraya bırak. Ben, gelip onları alacak ve Lamippas'a götüreceğim. Yarın da prenses gibi değil, bir kraliçe gibi hazırlan. Çünkü yarın Lamippas,Zümrüdüanka'ya savaş açacak. O partiyi fırsat bilerek hepsinin üzerine alevlerimizi saçacağız. O sahte prenses rehin alınacak. Dilersen, sevdiğin çocuk Okyanus da öyle. Akıbetleri senin avucunda olacak kraliçem" dedi. Ben gözlerimde umut ve zafer kıvılcımları ile, "Tamam eğitmenim, dediğinizi yapacağım. Yarın benim partim olacak, ama onların haberi yok!" diye bir kahkaha attım ve onun ellerinden tuttum.

      Eğitmen Karadul, savaş ile ilgili çalışmalarının olduğunu söyleyerek yanımdan ayrıldı. Ben de saraya dönerek kendimi yatağın huzurlu kollarına bıraktım. Bu gece sabaha kadar çalışmam gerekti.Hem şu saçma organizasyon hem de sihir malzemelerimi ve eşyalarımı toplamamla ilgili. Onun için akşam yemeğini bile gece çalışırken yiyecektim. Rahatsız edilmek istemediğimi kapıma ilettim. Kapı içeri girmek isteyenlere prenses müsait değil uyuyor rahatsız etmeyiniz diyecekti. Ben tüm perdelerimi kapattım ve yatağıma girerek derin bir uyku çektim.

     Esneyerek yerimden doğruldum. Kollarımı da iki yana açarak gevşedim. O sırada gözüme saat ilişti inanamadım, ben ne kadar uyumuştum. Saat gece yarısını geçiyordu. Hemen yerimden doğruldum. Organizasyon hazırlıklarına başladım. Küreyi elime aldım bir anda kürenin içine ışınlandım. Şu anda sihir alışveriş mağazasındaydım. Robotlar beni görünce kraliyet soyundan olduğumdan eğilerek selamlıyorlardı. Ben de gözlerimi yere eğerek onlara baktım. Parti için gerekli olan çiçekler, küçük tekli masalar, balonlar, konfetiler, içecekler ve küçük kanepelerin hepsine baktım ve tüm eksiklikleri sipariş verdikten sonra odama döndüm. Saat 4 olmuştu. Bence gayet güzel bir hazırlıktı. Zaten güzel olmasa ne olacaktı ki? Nasıl olsa parti başlarına çökecekti. 

     Hemen, partide giyeceğim kraliçe elbiseme odaklandım. Kırmızı mı seçmeliydim, yoksa yeşil mi? Belki de altın rengi seçmeliydim. Kararsız kalmıştım. Sonra yeşil bir renk seçmek geldi aklıma. Doğru ya, yarın gece Zümrüdüanka düşecekti. Kraliyet sarayını yarından itibaren ben yönetecektim. Kaf Dağı'nın, Zümrüdüanka bölümü tamamen kontrolümde olacaktı. Hem o Jale olacak sahte prenses, sanki herkesin gözüne sokmak istercesine yeşil giyiniyordu. Güya varis... Ancak bu sefer bir değişiklik yapacaktım. Zümrüt rengi sahibini bulacaktı. Yeşil, kabarık, tüllü,üzerine dantel işlemeli, belinde zümrütten bir kemer olan kabarık bir elbise çizdim sihirli defterime. Görkemli elbisenin üst tarafı da ışıl ışıl parlıyor; adeta ben buradayım diyordu. Ben giyinme robotlarını kullanmayı sevmiyordum. Karakuru'yu bile ara sıra kullanırdım. Kendi tasarladığım elbiseleri giymek bana kendimi daha rahat hissettiriyordu. Ayaklarıma ise; ince topuklu, saydam, yeşil zümrüt taşlarla örülü ayakkabılar çizdim. Kulaklarıma, su damlası şeklinde iki zümrüt küpe; boynuma ise ince, inci zincirli, ucunda da yeşil su damlalı, tam ortasında da kırmızı bir hare olan hoş bir kolye çizdim. Sonra sihirli sözcükleri söyledim. Canlandırmak için, "Moriinoreka" diye seslendiğimde muhteşem elbisem gözlerimin önünde belirivermişti.

Uzun bir aradan sonra herkese merhaba arkadaşlar.

Hazırlıklar devam ediyor.

Yeni bölüm yarın gelecek.Yorumlarınızı bekliyorum.

Okumaya ayırdığınız vakit için teşekkür ederim. 

ALTIN ASALI EJDERWhere stories live. Discover now