29.BÖLÜM "GİZLİ SAKLI PLANLAR"

90 24 13
                                    


     "Herkes yataklarına! Artık uyku vakti. Bir tane bile sihirli yaratığı ayakta görmeyeceğim kızlar!" diye bir ses geldi koridordan. Seslenen, bizim kar peri annemizdi. O, hem kızların yatakhanesinden hem de derslerinden sorumlu bir görevliydi. Mavi gözlü, tombul ve adeta penguen gibi yürüyen kar anne, çok iyi bir peri idi. Bundan dolayı kimse ona karşı koyamazdı. Ancak çok da yumuşak huyluydu. Kar gibi beyaz teninden gülücükler eksik olmazdı. Kar anne sesini yükselterek koridoru geziyor ve herkese uyuması gerektiğini hatırlatıyordu.

     Biz kızlar ise ışığımızı söndürdük. Ancak uyumaya hiç niyetimiz yoktu. Hele ki pembe ay ışığı odamızın perdesinden süzülürken. Koridordan çıt gelmiyordu, ancak saat gece yarısını vurduğunda ufak tıkırtılar gelmeye başladı. Malum, burada buharlaşma sihri olmuyordu. Çünkü burası tam zirve olduğundan burada buhar frekansları tutmuyordu. Zaten onun için küreleri kullanıyorduk. Bundan dolayı kapıyı hafifçe aralayarak uzun koridorun sonunda odadan dışarıya yansıyan ışığı gördük.Eğitmen Miskokan, elinde feneri ile dışarıdaki yağmurdan buğulanmış gözlüklerini koridorda gezdiriyordu. Biz sesimizi çıkarmadık. Herkesin uyuduğundan emin olduktan sonra teker teker merdivenlerden aşağıya indi. O kadar büyük bir sessizlik vardı ki, Miskokan'ın topuklarının tıkırtısı koridorda yankılanıyordu. Biz hemen dışarı çıktık. Kendimizi gizlemek için; koyu yeşil tayt ile siyah bir tunik giymiş ve saçlarımızı da gergince toplamıştık. Hezaren... Ah bu Hezaren... Tanınmamak için yüzüne boyalar sürmüştü. Sanırım fazla film izliyordu. Sessizce Miskokan'ı takip ettik. Aşağıda okul kapısının önünde Eğitmen Karadul tüm korkunçluğu ile bekliyordu. Miskokan ile konuşmalarına kulak kabarttım. Miskokan; "Evet.. Ölmüş olmalı. Yoksa deney gerçekleşmezdi. Yapacak bir şey yok. Bir kurban gerekliydi" diye fısıldıyordu. Karadul, "Tabi ki ölmüştür. Eğitmen Kozalak, onu yok etmese kraliçemiz ona bu yüksek görev değişikliğini yapmazdı Miskokan!" dedi cızırtılı sesi ile.

     Biz, konuşulanlara anlam veremezken Karadul, "Tamam, bundan sonrasını ben hallederim. Sen odana dön. Karamel ile ben bizzat konuşacağım" dedi. Miskokan, "Tamam gidiyorum. Kraliçemize benden çok saygılar.Bilirsin, ben de yarı cadıyım. Büyükannem cadı safkanından. Her zaman onun yanındayım" dedi haince. Karadul, "Evet, zaten Balpekmez'i deneye kurban etme konusundaki yardımın neticesinde bize bağlılığını kanıtladın.Onun can vermesi deneyimiz için çok kıymetliydi. Bilirsin bir kurban gerekliydi. Ama merak etme kraliçemiz bu durumdan memnun" dedi.

     Biz şok olmuştuk. Eğitmen Balpekmez ölmüş müydü? Eğitmen Kozalak mı yapmıştı bunu? Hezaren, "Anlamıştım zaten bir anda görev atlamasından onun! Vampir Lamippaslı!" diye sinirli sinirli söylendi. Miskokan, alt kattaki mutfak kapısına doğru yöneldi. "Biraz su içip yatacağım Karadul.Sana kolay gelsin" dedi ve hızla yürümeye başladı. Karadul, kapıdan dışarı çıkar çıkmaz peşine takıldık. Karadul, önce Karamel'i yanına aldı ve onunla gizlice konuştu. Karamel'e dikkatli baktığımda göz bebeklerinin büyüdüğünü gördüm.Ama konuşmalarını duyamadım. Sonra diğer kızlara bakarak, "Hadi kızlar, hepiniz doğru göle" dedi tiz sesi ile. Sonra ise okula geri döndü. Dışarıda Kıvılcım, Karamel ve bir kızla birlikte hızla ilerliyorlardı. Karanlıkta hızla ağaçlıkları oradan da aşağıdaki havuzu geçtiler. Okulun uzun duvarlarını tırmanarak aştıktan sonra sonunda, okulun tam araksında bulunan Kara Güneş Gölü'nün kıyısına geldiler. Papatya kısık bir sesle, "Şimdi niye geldik ki buraya? Okul yönetimine haber verebilirdik. Ben buradan çok korktum" diye fısıldadı. Hezaren, "Papatya korkak olma! Kozalak ve ekibi okul yönetim kurulu üyeleri değil mi zaten? Unuttun galiba Jale'nin anlattıklarını. Karadul ile alakalı" dedi. Ben, "Sessiz olun! Fısıldaşmayı bırakın. Her an bizi duyabilirler" dedim. Kızlar, gölün tam önünde duruyorlardı. Bu göl hakikaten çok korkunç bir yerdi. Etrafta bembeyaz saydam ruhlar dolaşıyordu. Gölün üzerinde kırmızı renkte dumanlar havalanıyor sonra geri göle dönüyorlardı. Etrafta simsiyah çam ağaçları,yerde renksiz kokusuz dikenli çiçekler ve göğün buraya bakan kısmında ise zifiri bir karanlık vardı. Etrafı aydınlatan tek şey göle inip çıkan ruh kalıntılarıydı.

ALTIN ASALI EJDERWhere stories live. Discover now