31.BÖLÜM "ÇOK BİLİNMEYENLİ DENKLEM"

92 26 4
                                    


     O sırada bir ses, "Kızlar ne arıyorsunuz burada?" diye seslendi. Bu, eğitmen Satürn'ün sesiydi. Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Bir anda bütün sinirlerim dağıldı. Kızlar gölden çıkar çıkmaz su damlaları yerine düşmüştü. Bunun için eğitmen Satürn göldeki boşluğu görmedi. Ancak kızları burada görmek de onun için çok can sıkıcıydı.

     Kıvılcım, "Hiç, sayın eğitmenim. Biraz hava almaya çıkalım dedik" dedi. Satürn, "Bu saatte ve Kara Güneş Gölünde mi? Sanırım havayı kafanız almış kızlar. Sizin evlerinizde olmanız gerekliydi. Bu saatte hala okulda ne işiniz var dedim?" diye sordu merakla. Kızlar ise bir cevap vermediler. Bir süre devam eden sessizlikten sonra eğitmen Satürn, "Bunun için ceza alacaksınız, ben hem Eğitmen Miskokan hem de Eğitmen Karadul ile konuşacağım, ailelerinizin burada olduğundan haberleri olduğunu sanmıyorum ve yarın ciddi bir ceza alacaksınız" dedi. Karamel yürürken, "Çok korktuk" diye alaycı bir şekilde fısıldadı. Ve Satürn önde, kendileri arkada yürüdüler. Birkaç dakika orada bekledikten sonra Hezaren sert bir şekilde Papatya'yı itti. "Hayatımda senin kadar korkak, senin kadar beceriksiz bir peri görmedim türünün yüz karası! Az daha canımızdan oluyorduk! Hepsi senin sakarlığın yüzünden" diye bağırdı. Papatya, "Ne yapabilirdim? Korkudan ayaklarım titredi. Hem ben size dedim gelmeyelim diye. Ama beni dinlemediniz" diye bağırdı. Hezaren de, "Kötü mü oldu? Seni dinleseydik Zümrüdüanka'nın yok oluşunu izlerdik sakar kız!" diye sinirlendi. Ben, "Sakin olun. Şimdi ne yapmamız gerektiğini konuşmalıyız. Hepimiz tehlikedeyiz. Ben, Karamel'in nasıl bu kadar kötü kalpli olabildiğine inanamıyorum. Ama ne yapacaklarsa bu dört gece içinde yapacaklar. Pembe ay olayından dolayı. Bir de şu mahzen olayı var. Ancak bizim bunu birine anlatmamız gerekecek. Tek başımıza üstesinden gelemeyebiliriz" dedim.

     Hezaren, "Evet, ancak bunu çok güvendiğimiz birine söylemeliyiz. Ayrıca babanın da haberinin olması, Zümrüdüanka'nın savunmasını hazırlaması gerek. Ancak bunu ona senin söylemen yanlış olur. Çünkü bilirsin işte, kıskançlık falan sanabilir. Güvendiği birinin onunla konuşması gerek.Eğitmen Satürn olabilir, önce onunla konuşabiliriz" dedi. Papatya, "Evet konuşalım. Ancak önce buradan gidelim artık" diye bağırdı. Hezaren Papatya'ya sert bir bakış fırlattı ve, "Hadi, bu korkak peri kızını dinleyelim de gidelim bari. Yoksa yakalanacağız" dedi. Ve hızla koşarak duvarı atladık. Oradan da ağaçların arkasına saklanarak, koruyuculara görünmeden yavaş yavaş akademinin içine girdik ve kimseye sezdirmeden yatakhanemize girdik.

     Papatya yatağına uzandı ve yorganını ağzına kadar çekerek gözlerini yere eğdi. "Peki şimdi ne yapacağız kızlar, sabah olmasını mı bekleyeceğiz? Her şey çok bilinmeyenli denklem gibi.Kafam karışık, Çok korkuyorum" dedi. Hezaren gözlerini devirerek, "Evet hiç belli olmuyordu" dedi ve kıkırdamaya başladı. Papatya, "Hezaren sen ne yapıyorsun ciddi bir konu konuşuyoruz ve gülüyorsun" dediğinde Hezaren, "Neden gülmeyeyim ki? Zaten olacak olan belli. Biz buna engel olacağız. Evet kızlar, bu gece uyku yok. Yol haritamızı belirleyelim tamam mı prenses?" dedi. Ben, "Hadi ama Hezaren. Hani birbirimize isimlerimizle hitap edecektik?" dediğimde Hezaren bana, "Hayır prenses, isimlerimizle falan değil. Şu anda bir savaş söz konusu ve bu savaşın başrol oyuncusu Zümrüdüanka prensesi. Karamel sırf kraliçelik uğruna ihanet edecek. Sen ona karşı koyabilecek tek kişisin" dedi. Ben ise, "Ama Hezaren, ben daha doğru düzgün Kaf Dağı Dili bile bilmiyorum. Hiç sihir deneyimim yok. Daha okula başlayalı bir gün oldu. O ise hem cadı kanlı hem de Kaf Dağı Dilini sular seller gibi biliyor. Ona nasıl karşı koyabilirim ki?"dedim. Papatya, "Hayır prenses, sadece sihir ile değil sözler her yerde aynıdır. Ancak önemli olan yürekten güçlüce onu söylemektir. Kaf Dağı Diline gelince ben sana yardım ederim. Benim Kaf Dağı Dilim çok iyidir. Basit ve gerekli şeyleri öğrenirsin. Ayrıca yalnız değilsin, unutma arkanda kocaman bir Zümrüdüanka var. Üzülme, önce ne yapacağımıza karar verelim" dedi.

     Hezaren şaşkınlıkla, "Hayret ya Papatyacığım, senden bu kadar anlamlı sözler duymak ne kadar da ilginç" diye gülümsedi. "Bakın kızlar beni dinleyin" dedim ve sözlerime kısık sesle devam ettim, "Bence ilk iş eğitmen Satürn ile konuşmak. Sonuçta bu gece kızları dışarıda yakalayan o. Anlattıklarımıza anlam verecektir ve bize inanması çok sürpriz olmayacaktır. Ayrıca gölün altındaki geçit konusunu da söyleyelim. Daha doğrusu gördüğümüz, yaptığımız her şeyden haberinin olmasını sağlayalım. Babamla hemen irtibata geçebilir. Ondan sonrasını bunları hallettikten sonra düşünürüz" dedim. Kızlar başları ile beni onayladılar. Hezaren, "Ben meditasyon yapacağım" dedi ve yere bağdaş kurarak ellerini açtı. Sanırım bunu rahatlamak için yapıyordu. Papatya ise bir süre sonra yatağında sızmıştı. Ben ise boş boş pencereden dışarı bakıyordum. Kafamdan bir sürü soru geçiyordu.

     En başta annemi düşündüm. Önceki hayatımın ne kadar düzenli ve huzurlu olduğunu... Sonra bir kardeşim olduğuna sevinmemi, ondan sonra uğradığım hayal kırıklığını.. Babamı; yıllar sonra onu kazanmış olsam da içimde beni bırakıp gittiğinden kaynaklanan yarım kalmışlığı... ve onu, Okyanusu.. Mavi gözlerini... Yavaş yavaş aşık olmaya başladığımı... Hayatım ne yöne gidiyordu? Prenses olduğuma sevinememiştim bile. Kendimi sert bir taht yarışının ortasında buldum. Düşünüyordum, mutlu muydum? Korkuyor muydum? Gerçekten önemli olan soru bu, korkuyor muydum? Sonra korkmadığıma karar verdim. En kötü ne olabilirdi ki? Ama en kötüsüne bile razı değildim. Kardeşim olacak o haine, Zümrüdüanka'yı gümüş tepsiyle ellerimle teslim etmeyecektim. Onunla savaşacaktım. Hem de kanımın son damlasına kadar. Evet, kafamı topladıktan sonra uykuya daldım.

     "Hadi kızlar uyanın. Kahvaltı vakti. Oradan da Kaf Dağı Dili dersiniz var" diye yankılanıyordu Kar Annenin sesi koridorlarda. Eğile büküle yataklarımızdan kalktık. Üzerimizi giydik, saçlarımızı topladık. Hezaren, saçını tepeden toplamış; Papatya arkadan düz bir atkuyruğu yapmıştı. Ben ise kıvırcık olduğumdan, ne kadar uğraşsam da saçım bir taraftan çıkıyordu. En sonunda Papatya olaya el attı. Saçlarımı bir güzel jöleledi, ve mavi bir lastikle hepsini topladı. Ben, ona teşekkür ettim ve dışarı çıktık. Yemekhaneye indiğimizde Karamel ve Esmer bir masada tek başlarına konuşuyorlardı. Hainler! diye geçirdim içimden. Onlara asla yenilmeyecektik. Kendi kendime bir kez daha bu konuya odaklanmıştım. Hezaren kulağıma eğildi ve kısık sesle, "Hadi" dedi, "O kadar sert bakma. Şimdi dün gece orada olanın biz olduğumuzu anlayacaklar" Papatya ise,"Evet" dedi. "Kraliçenin dediğini unutma. Onlar dün geceki kişileri bulmak ve onların canını almakla görevliler. Şimdi çok dikkatlidirler, dikkat çekme" dedi. Ben onlara hak vererek gözlerimi yere eğdim.

     Kahvaltımızı yaptıktan sonra sınıfımıza geldik ve yerlerimize oturduk. O sırada içeriye görmeyi istediğimiz kişi girdi. Sapsarı saçları ve kartal gibi bakışları ile eğitmen Satürn, tüm ihtişamıyla masasına geçti. "Evet arkadaşlar, hadi derse" dedi telaşla. Sıra bana geldiğinde Karamel patavatsızca, "Sayın eğitmenim, isterseniz sevgili veliahdımıza ders vermeyin. Zira kendisinin geçen seneden haberi yoktur. Geçen sene insan okuluna gidiyordur" diye kıkırdadı. Eğitmen Satürn, Karamel'e sert bir bakış fırlatarak, "Burada öğrenci ayrımının olmadığını en iyi sen biliyorsun. Mesela geçen dönem veliaht olduğunda benden bir ayrıcalık göremedin Kaf Dağı Dili dersinde birinci olmayı ne kadar istedin ama olamadın. Serçe peri birinci oldu, unutmadın herhalde. Ayrıca dün gece konusunda, Eğitmen Karadul ile ve Eğitmen Miskokan ile konuştum. Ailelerinize uyarı mektubu gitti. Sanırım bu akşam eve gittiğinizde pek de hoş bir durumla karşılaşmayacaksınız" dedi. Karamel, "Ya ya eminim" dedi omuz silkerek. Eğitmen Satürn, Karamel'in gözlerinin içine dik dik baktı ve; "Sen, Kıvılcım ve Esmer uyarı cezası alacaksınız. Bu karnenize işleyecek Karamel peri. İstersen daha fazla dersimi meşgul etme" dedi. O anda anladım ki bu adam çok cesurdu ve konuyu anlatmamız gereken doğru kişiydi.

Her şey giderek daha da karmaşık bir hal almaya başladı.

Bir yanda, gizli saklı planları bilen ve buna engel olmak isteyen periler,

Diğer yanda korkunç bir savaş başlatacak olan cadılar,

Bakalım olaylar ne yönde ilerleyecek?

Yeni bölüm Pazar günü. Okuduğunuz için teşekkürler. 

ALTIN ASALI EJDERWhere stories live. Discover now