21. BÖLÜM "OKUL ZİLİ ÇALMAK ÜZERE"

125 31 14
                                    


     Babam, suyundan bir yudum aldıktan sonra okul konusunda konuşmaya devam etti. "İkiniz de aynı okulda olacağınız için hiç yabancılık çekmeyeceğiniz gibi, birbirinize arkadaşlık edersiniz. Burada eğitim, Dünya'dakinden farklıdır. Doğar doğmaz özel öğretmenlerle başlar; ya da soylu aileler,şatolarında eğitim verirler. Gençlerin okulla tanışması on beş yaşında başlar. Tam 7 sene okula giderler. Bunun 3 senesi lise,4senesi üniversitedir. Uygun meslekler seçtikten sonra, ki bu Sihir tedavicisi, Şaman ayincisi, Lanetkırıcılık, Doğacılık gibi mesleklerdir. Bu aşamadan sonra onlar hayata atılırlar. Son iki sınıfta mesleklere ayrılırsınız.Bu da yeteneklerinize göre olur. Senin de istediğin mesleği seçmeni isterim, ancak sen, veliaht bir prenses olduğundan hangi mesleği seçersen seç, asıl mesleğin kraliçeliktir bunu asla unutma" dedi.

     Gözlerimi, babamın gözlerinden Karamel'e çevirdiğimde onun donuk bir gülümseme ile, "Evet kardeşim.Aynı sınıfta olacağımız için çok sevinçliyim. Ben okula geçen dönem başladım, yani senin bir dönem kaybın olacak.Ancak babamın dediği gibi, tırnak içinde yatılı olarak onu telafi edersin." dedi ve yılan gibi tıslayarak; "Merak etme,seninle aynı sınıfta olmak çok eğlenceli olacak" diye ekledi. Karamel'in bu bakışlarından iştahım kaçmıştı ve tabağımı bile bitirmeyerek uyumak istediğimi söyledim. Ne de olsa yarın okula gidecektim. İzin isteyip kalktım.Tam kapıya geldiğimde Babam, "Unutma meleğim, bavulunu hazırla.Çünkü okulun yatılı olacak" diye seslendi. Ben, çok tedirgin ve korkmuş bir şekilde, "Tamam babacığım" diye cevap verdim ve odama gitmek için merdivenleri çıkmayı tercih ettim.

     Tam merdivene yönelmişken, elinde köstekli saati ile Primis beni selamladı. "Selam majesteleri" dedi incecik tiz sesi ile. "Sanırım yarın okulunuzun ilk günüymüş" dedi. Ben, "Evet,bunun için biraz tedirginim" dediğimde Primis bana bilgiç bilgiç bakarak laflarını sürdürdü. "Ne tedirgini? Rahat olun prensesim. İsterseniz size biraz bilgi vereyim" diye konuşmasına devam etti. "Gideceğiniz Kraliyet Akademisi, çok nadide bir okuldur. Herkes orada eğitim alamaz. Orası tam Kaf Dağı'nın zirvesindedir. Periler,cadılar, sihriminiler ve karabüyücüler orada eğitim görürler. Yapılan anlaşma doğrultusunda bu dört türün birbirine zarar vermesi yasaktır. Emegenler, dev oldukları için onların orada bulunmasına izin yoktur. Onlar, Lamippas'ın koruyucularıdır. Oradan çıkamazlar merak etmeyin. Okul, iki büyük beyaz kuleden oluşur. Birinde kızlar, diğerinde erkekler eğitim görür. Kulenin içinde geniş bir avlu bulunur. Avlunun içinde üç kule daha bulunur. Mor olana cadılar-karabüyücüler, sarı olana periler, turuncu olana sihriminiler giderler. Hatırladınız mı? Buraya ilk geldiğinizde sarayın avlusunun içinde oda içinde odalar vardı.Tıpkı onlar gibi. Yani sihirsel bir şey" dedi. Ben, anladım anlamında başımı salladım, her ne kadar anlamasam da...

     Primis,"Büyük beyaz kulelerin arkasında, CaSiPeKa savaş meydanı bulunur. Cadılar,Sihriminiler,Periler ve Karabüyücüler arası bir turnuvadır bu. Her tür, bir elementi temsil eder ve orada o elementleri nasıl kullanacaklarını öğrenerek savaşırlar. Yani savaşmayı öğrenirler eğitmenler aracılığı ile. Cadılar ateş, karabüyücüler hava, periler su ve sihriminiler toprak elementini temsil ederler. Emegenler bir element ifade etmezler, onlar sadece kas gücünden ibarettir ve doğdukları anda Kaf Dağı'nın havası onların beyin hücrelerini öldürdüğü için eğitim alamazlar" dedi. Ben,"Peki, Baki nasıl bu duruma geldi?" diye sorduğumda Primis; "Neyse ki Baki, yarı cadı da ona eğitim verebildik"diye ekledi. Ve sözlerine devam etti. "Her tür kendi kulesinde eğitim alır. Kuleler 9 katlıdır. Bunun iki katı aşağıda 7 katı yukarıdadır. İlk 7 katın her birinde sınıflar vardır. Dedim ya eğitim, 7 seviyeden oluştuğundan her katta o seviyeye ait ders odaları, uygulamalı sihir odaları vardır. Neyse, kafanızı daha fazla karıştırmayayım.Daha çok şeyler öğreneceksiniz" dedi. Ben konuşmasına odaklanmış bir şekilde, "Peki, merkez kulede alttaki iki katta ne var?" diye sorduğumda Primis, gözlerini kaçırarak "Şeyyy" dedi "Orası mahzen. Neyse prensesim, dilerseniz dinlenin.Ben de çekileyim" diye ekledi. Primis'in, bıçak kesiği gibi tek kelime ile verdiği bu cevap beni meraka sürüklemişti.İki katlı mahzen acaba neresiydi? Neyse bunu zamanla öğrenecektim. Ben bilgilendirdiği için Primis'e teşekkür ederek direk odama buharlaştım.

     Odamı sihirli sözlerle açmıştım. İçeri geldiğimde çok tedirgin ve meraklı olduğumu hissediyordum. Acaba mahzen neresiydi? Oldukça meraklanmıştım. Gardırobumu açarak ihtiyacım olan kıyafetlere baktım. Ancak hepsi saraya göre kıyafetlerdi. Bunlarla okula gidilir miydi, bilemiyordum. Sonra, küçük kapımın büyüdüğünü gördüm. Zencefil, tam zamanında karşımdaydı. Zarif bir selam verdikten sonra, "Prensesim gidiyorsunuz. Ancak merak etmeyiniz.Hafta sonları saraydasınız.Kendinizi üzmemenizi dilerim. Müsaade ederseniz bavulunuz doldurmanıza yardım etmek isterim" dedi. Ben, yaklaşıp ellerini tuttum. Evet, annem yoktu ve Zencefil sadece bir çalışandı. Ancak bana şu anda annem kadar yakındı. Çünkü annemle tatile gideceğimiz zaman yanıma ne alacağımı bilmezdim ve ondan yardım istediğimde elindekileri bırakır, önce benimkileri hazırlardı. Evet, hala onu çok özlüyordum. Zencefil'e, bana bu duyguları yeniden yaşattığı için minnettarlıkla gülümseyip, "Lütfen" dedim. 

     Zencefil,hemen bavulumu getirerek, "Bakın prensesim, her ne kadar prenses de olsanız; maalesef okulda sürekli balo elbiseleri ile gezilmez. Affınıza sığınarak biraz bilgi vermek isterim" dedi ve eliyle parlak kazanları göstererek, "Şu cadı kazanları gibi kazanlarda eğitim yapacaksınız. Ancak bu kazanlar sizin dünyanızdaki çalışma masasına benzer. Onlar, saraya gelince tekrar yapmanız için burada bulunuyorlar. Hem uçuş, hem sihir elbiselerinizi bavulunuza koyalım. Okulda bunlara ihtiyacınız olacak. Onlar dışında şu çamaşırları da koyalım, şu çorapları, eşofmanları, pijamaları, şu kotlar ve şu tunikler çok hoş gider. Şu elbiseler de harikaymış. Bir iki tane de davet kıyafeti koyalım. Nasıl olsa hafta sonu gelirsiniz. Hem kirlenenleri verir, hem de yenilerini alırsınız. Onun için çok bir şey götürmeniz yersizdir. Şu ayakkabılarla tokaları da aldık mı tamam. Tabi ki ayna ve bakım malzemelerini de unutmayalım" dedi ve bavulun fermuarını kapadı. Ben, ona teşekkür ettiğimde zarafetle selam vererek ufalan kapımdan büyüye büyüye kayboldu ve kapım yeniden ufaldı.

     O sırada, dolabın yanında duran Krater dikkatimi çekti. Ancak o, Zencefil'in bana yardım etmesinden küsmüş olacak hiç selam vermiyordu. Yanına gittim ve; "Selam Krater, hiç selam vermemenin sebebini sorabilir miyim?" dedim. Krater ise, kendisinin yerine Zencefil'den yardım istememi kıskanarak, kendisinin daha üstün olduğunu iddia etti. Ben giderken, hiç olmazsa gönlü olsun diye yarın okula gideceğim zaman ne giyebileceğimi sordum. O ise, yarının yolculuk günü olduğunu söyleyerek; şu tayt ve şu tunikle gitmen güzel olacak diye bana, narçiçeği renginde, uçları püsküllü, boyundan bağcıklı bir tunik ve altına siyah bir tayt ile siyah pullu bir babet gösterdi. Ben, Krater'e teşekkür ettim ve yarın Zencefil'e, onu yeni yerine yerleştirmesini söyleyeceğimi söyledim. O ise, "Gidiyorsun ha prenses... Tam sana alışmışken" dedi, istediği olduğu için gülümsercesine. Ben ise ona, "Hafta sonları buradayım merak etme. Yine başıma bela olursun" diye ekledim. O ise, ufak bir kahkaha atarak, "Prensesim yolun açık olsun" dedi ve gözlerini kapattı.

     Ben, yatağıma oturdum. Yastığımın altında sakladığım anneciğimin resmini aldım. Öptüm ve şans dilemesini istediğimi söyledim. Bronz küreden annemin mezarını izledim. Baki'nin, balodan sonra bana verdiği, anneciğime ait mini mini bir kavanoz toprak parçasını öpe öpe anneciğimin mezarını izledim. Ağladım ağladım ve istemeyerek de olsa küreyi odamda bıraktım. Gerçi küre mühürlenmişti.Ancak yine de onu oraya götürmem çok tehlikeli olabilirdi. Bir kırılsa, bir daha anneciğimi göremezdim. Baki, balodan sonra kavanozu bana verirken, bunun babamın emri olduğunu ve küreyi evde bırakmam gerektiğini söylemişti. Ben de denileni yaptım. Sadece, anneciğimin fotoğrafını ve toprak kavanozunu aldım ve onu bavulumun en güzel köşesine koydum.Evet artık hazırdım.Kafamda bin bir soru ile uykuya daldım ve sabaha uyandım..

   Zırrr Zırrr Zırrr. Zil sesini benden başka duyan var mı?

   Sanırım Kaf Kraliyet Akademisi ilk dersine başlamak üzere.

   Bakalım, birbirine düşman iki prensesi bu sihirli okulda nasıl maceralar bekleyecek?

   Merak etmeyin. Okulun başlaması çok uzak değil. Yeni bölüm yarın gelecek.

   Okumaya ayırdığınız vakit için teşekkür ediyor, yorumlarınızı bekliyorum. 

ALTIN ASALI EJDERWhere stories live. Discover now