"19. BÖLÜM "KARDEŞ Mİ? DÜŞMAN MI?"

142 37 15
                                    


     Sandığım gibi uzun bir uykudan Güneş'in tam tepede, yüzümü aydınlatması ile uyandım. Saate baktığımda tam da öğlen olduğunu gördüm. Bu saate kadar uyumamdan dolayı, dışarıdakilerin ne söyleyeceğinden korkmuş olduğumdan apar topar yataktan kalktım. Ancak ne giyeceğimi de bilmiyordum. Telaşla elimi alnıma koyduğumda odamın bir köşesine sinmiş Krater, kıs kıs gülerek bana bakmaya başladı. O kadar can sıkıcı bir gülümsemesi vardı ki, eminim onu yeni yerine taşımayı unuttuğumuz için keyifle benden intikam alıyordu. Cızırtılı sesi ile konuştu; "Prensesim, sanırım ne giyeceğinizi bilmiyorsunuz. İsterseniz yardımcı olabilirim. Ancak önce yüzünüzü yıkamalısınız. Çünkü makyajınız birbirine girmiş ve çok kötü duruyor. Ayrıca da komik görünüyorsunuz" dedi. Benim, giyinme aynasının küstahlığına cevap verecek zamanım bile yoktu ve hemen elimi yüzümü yıkadım. Sonra, küstah Krater'in önüne geldim, "Hadi" dedim"Hemen beni kahvaltı için hazırla!" Krater tiz sesi ile bir kahkaha daha attı. "Kahvaltı mı? İsterseniz biraz daha uyuyun da sizi akşam yemeğine hazır hale getireyim bayan uykucu prenses. Hem, hani bana yeni bir yer düşünecektiniz? Ha tabi, sürekli uyuduğunuzdan düşünmeye vaktiniz olmadı herhalde" dedi. Ben sert bir ses tonuyla, "Şu anda sadece işini yap" dedim. Krater böyle bir tepki ile karşılaşacağını düşünmediğinden olsa gerek tedirgin bir ses tonu ile, "Peki prensesim" dedi. 

     Bir anda kendimi, sarı renkli, uzun, hafif kabarık ve etek kısımları beyaz işlemeli; üst tarafı beyaz dantel askılı bir tuvaletin içinde buldum. Kıvırcık saçlarım düzleştirilmiş ve arkaya doğru taranarak tacım da tam başımın ortasında duruyordu. Gözlerimde hafif siyah sürme ve dudaklarımda ise şeftali renginde ruj vardı. Boynumda ve bileğimde birbiri ile takım olan gül şeklinde kolye ve künye tüm güzelliği ile parlarken, kulaklarımda ise aynı gülden iki küpe göz kırpıyordu. Ayaklarımdaki; dolgu, beyaz topuklu açık sarı ayakkabılar ise şıklığının yanı sıra rahatlardı. Ben, Kratere dönerek, "Sen ne yaptın? Ben kahvaltıya gideceğim sadece. Bu kabarık elbiseyi neden giydirdin bana?" dedim ters bir şekilde. O ise aynı tedirgin ses tonu ile, "Prensesim, siz kraliyet soyundansınız. Sizin kahvaltı kıyafetiniz bile göz doldurmalı. Siz veliaht Prenses Jalesiniz. Başka türlüsü asla mümkün değil" dedi. Ben, halimin değişikliğine daha fazla bakmadan buharlaşıp ana salonda bütünleştim.

     Saray görevlisi sihriminilerden biri beni görünce, "Günaydın prensesim" dedi ve bir şey isteyip istemediğimi sordu. Ben, babamın nerede olduğunu merak ettiğimi ve bana bir kahvaltı tabağı hazırlayıp hazırlayamayacağını sorduğumda, babamın bahçedeki büyük kamelyada olduğunu ve kahvaltıyı da hemen hazırlatacağını söyledi. Kahvaltıyı kamelyaya getirmesini söyleyerek oraya buharlaştım. Babam beni karşısında görünce huzur dolu bir gülümseme ile, "Hoş geldin meleğim. Sanırım balolara pek alışkın olmadığından geç uyandın" diyerek bana sarıldı. Ben bir parça mahcup, "Şeyyy... Majesteleri biraz öyle oldu" dedim. Babam yanına oturmamı söyledi. Etrafına bakarken, "Yeşil alanları çok seviyorum. Günün belli saatlerinde bu kamelyaya oturur ve bir fincan kahve içerim. Ancak ilk kez kızım bana eşlik ediyor olacak, ondan dolayı çok mutluyum" dedi. Ben, Karamel'in hiç kendisi ile oturup oturmadığını sorduğumda babam biraz durgun bir şekilde, "Karamel bana hiç eşlik etmez. Genelde arkadaşları ile gezer. Ne yapacaksın, o da öyle... Sadece resmi törenlerde yan yana durabiliyoruz" dedi. O anda, onun o hüznünü gözlerinde görmek yüreğime ince bir acı vermişti. Hemen ortamdaki havayı değiştirmek için; "Aslında seviniyorum majesteleri biliyor musunuz? Çünkü artık bir prensesim ve tek sorumluluğum bu. İnsanların dünyasında iken okula gitmek zorundaydım ama artık o günler geride kaldı" dedim. Babam o sırada şaşkın bir bakış fırlattı bana ve, "Okula gitmeyeceğini kim söyledi? Nasıl bir hanımefendi olacağını öğrenmek ve tabi ki iyi bir peri kızı olmak için okula gideceksin. Sihirli güçlerini nasıl kullanacağını öğrenmen gerekir" dedi. Ben merakla, "Peki ne zaman?" diye sorduğumda, çok uzak bir zaman olmadığını birkaç güne kadar okula başlayacağımı söyledi.

     Biz sohbetimize devam ederken karşıdan; mor renkli, tek omuz, uçuş uçuş bir elbise giymiş ve saçları tek bir yöne toplanarak diğer tarafa taktığı mor menekşe ile Karamel geliyordu. Gözlerine yaptığı sürmeli makyajı ile beni süzdükten sonra, önce babama "Günaydın majesteleri" diye selam verdi. Sonra bana dönüp, "Sana da günaydın sevgili kardeşim" dedi. Ben de içten bir gülümsemeyle, "Günaydın kardeşim" dedim. Yıllarca annemle bir başımızdaydık. Şimdi bir kardeşimin olması beni çok mutlu ediyordu ve onu en içten duygularımla seviyordum. Babam da gözlerimdeki bu parıltıyı görmüş olacak ki;"Karamel prensesim, veliaht Prensesim Jale'ye neden etrafı gezdirmiyorsun?" diye sordu. Karamel donuk bir ifadeye büründükten sonra bir tebessümle, "Elbette majesteleri" dedi ve bana yönelerek, "Buyurun veliaht prensesim" diyerek ellerimden tuttu. Babamın bulunduğu kamelyadan uzaklaşarak sarayın batısına, deniz kıyısına doğru ilerliyorduk. Sağ ve solunda limon ağaçları ile dolu olan patikadan ilerlerken, Karamel bir an için duraksadı ve arkasına baktı. Ben de merakla baktığımda; babamın görünmediğini, sık limon ağaçlarının kamelyayı kapattığını gördüm. Karamel, patikadan çıkıp sahile ulaştığımızda kıyıya kadar yürüdü. Sonra durdu ve ellerini bağlayarak, topuğunu hafifçe stresle yere vurmaya başladı. Sonra balodaki donuk ses tonunun aynısı ile, "Veliaht prensesim, ülkenizi nasıl buldunuz acaba?" diye sordu. Ben bu sözünün arkasında iyi niyet arayarak, "Çok beğendim. Dünyadan çok başka bir yer ve bu ülkenin gelecekteki kraliçesi olarak seni de yönetimde yanımda görmek isterim" dedim.

     Karamel hemen kaşlarını çattı. Yanıma ilerledi ve sert bir kahkaha atarak, "Ah kraliçem, çok cömertsiniz. Bana yanınızda ne gibi bir iş vereceksiniz? Danışmanınız mı olacağım? Ya da belki beni kat görevliniz falan yapmak istersiniz" dedi ve tam da yüz yüze geldiğimizde ince kemikli yüzünden nefesini bile hissedebiliyordum. Gözlerini gözlerime yaklaştırarak kısık bir ses tonu ile, "Sen kendini ne zannediyorsun! Sırf benden bir gün önce doğduğun için koskoca Zümrüdüanka'nın kraliçesi olabileceğini mi sanıyorsun? Bu ne küstahlık böyle! Evet, şu anda veliaht sensin ama babama, hele de doğduğun güne güvenme. Unutma bizler de ölümlüyüz sayın majesteleri" dedi ve sertçe omzunu omzuma vurarak patikaya doğru ilerledi. Ben arkasından, "Dur neden böyle söyledin Karamel? Ben senin kardeşin değil miyim?" diye bağırdığımda, bir kez daha arkasını döndü ve keskin bir sesle, "Hayır!" dedi. "Sen benim kardeşim değilsin. Çünkü sen, bir dünyalı kadının kızısın. Ben ise kraliyet soyundan zeki ve güçlü bir cadının kızıyım. Sırf babamız bir diye sana kardeşim demeyeceğim!" dedi. ve hızla patikadan uzaklaştı. 

     O uzaklaşırken, ben o an için donakaldım. Sanki yüreğimde bir yer kesilmişti ve içten içe kanamaya başlamıştı. İlerleyerek, uçsuz bucaksız kıyı boyu yürüdüm ve tam, deniz hizasında durdum, annemi düşündüm. Sonra bana hediye gibi gelen babamı, tek başıma iken hayatımda bir kardeşim olmasının beni ne kadar mutlu ettiğini düşündüm. Ancak bu duyduklarımdan sonra dişli bir taht kavgasının baş rolünde olduğum aşikârdı. Karamel, benim kraliçe olmamam için elinden geleni yapacaktı eminim. Cümleleri aklımdan çıkmıyordu. Babama söyleyemezdim, çünkü bu onu üzerdi. Ayrıca Karamel, bunun iftira olduğunu söyleyerek bu durumu lehine çevirebilirdi. Çünkü, onun bir kötülük cadısı olduğundan emindim artık. Bu ülkede kendime en yakın bulduğum kişi Baki idi. ancak ona da söyleyemezdim. Sonuçta onu da uzun süre tanımıyordum. Ah anneciğim keşke yanımda olsaydın... Bu durumu sana anlatmayı ne kadar isterdim. Seninle dertleşmek ne kadar iyi gelirdi bana diye düşündüm çaresizce.

Herkese tekrar merhaba arkadaşlar.

Prenses Karamel, tahtı Prenses Jale'ye bırakmayacak gibi görünüyor.

Bakalım iki kardeş arasında yağmaya başlayan bu kar taneleri bir çığa dönüşecek mi?

Bundan sonra yeni bölüm haftada bir gün Cuma günleri gelecek.

Okuyan,oy veren,yorum yapan herkese teşekkür ederim. 

ALTIN ASALI EJDERWhere stories live. Discover now