58.BÖLÜM TAŞ DAĞI

57 10 14
                                    

     Ben, ellerimi ağzıma kapayarak şölen odasına girdim. Apar topar küremi aldım ve odama buharlaştım. Duyduklarıma inanamıyordum. Babam ve kardeşimi ne uğruna feda etmiştim? Ama hayır bu yanlışa son verecektim. Başımdan aşağı kaynar sular dökülüyordu sanki. Beni nelerle kandırmışlardı? Babamı sırf annemin ölümüne neden olduğu için kendimce yargılamıştım. Ah canım babam tamamen masummuş. O yılan, o baş yılan öldürmüş canım anneciğimi. Annem de babama aşık olduğu için düzeni geri kurmak istemiş. Ama ömrü yetmemiş. Of ya kendimi beynimden vurulmuş gibi hissediyordum. Kendi kendime sakinlik vermeye çalıştım. Düşün Karamel düşün... Bir çıkar yol düşün. Yaptığın hatayı telafi etmenin yolunu, babanı ve her ne kadar sevimsiz de olsa kız kardeşini ölümden kurtarmanın yolunu düşün. Şu anda aşağıda ne vaziyette olduklarını merak ediyordum. İçimde üzüntü ve pişmanlık iç içe geçmiş, beni ele geçirmişti. Gözümü bu kadar hırsın nasıl bürüdüğünü merak ediyordum. Nasıl bu kadar kör olabilmiştim ve kafam ne kadar da geç ayabilmişti.

     Neyse bu kendimle ilgili bir hesaplaşmaydı. Babam ve Jale'yi kurtarmanın yolunu düşünmeliydim. Ama nasıl? Tam bu karamsarlıkla düşünürken yatağımın üzerinde duran küremin parladığını fark ettim. Arayanın kim olduğunu görünce inanamadım oydu. Okyanus'um beni arıyordu. Sesimdeki heyecanı gizlemeye çalıştım bir an için. Sakin olmaya uğraşıyor ancak başarılı olamıyordum. Küreye dokundum ve onun mavi gözlerini karşımda görüverdim. "Karamel nasılsın?" diye açtı küreyi. Arkadaki görüntü demirden bir odada gibiydi.Ardında da bir sürü peri ve sihrimini vardı. "Ben iyiyim. Asıl sen nasılsın arkandaki kalabalık yer neresi?" diye sorduğumda, "Yerimizi söyleyemem. Ama burada bir sürü peri ve sihrimini var Baki de burada. Zümrüdüankalıların yüzde 75'i burada.Diğer yüzde 25'i de bilirsin işte... Ulaşılması mümkün olmayan ve şu anda yeni ülkelerine kendilerini adapte etmeye uğraşan sizden periler. Sonu gelmeyen bir bekleyiş ve merak içindeyiz. Birine ulaşmalıydık. Hepimiz kralımızı ve prensesimizi merak ediyoruz. Bilgi alabileceğimiz tüm iyi periler buradalar. Jale ve kralımız kürelerini açmıyorlar. Aklıma sen geldin. Ne de olsa biraz geçmişimiz var seninle, bana yardımcı olabileceğini düşündüm" dedi.

     Ben, ne söyleyeceğimi bilemedim. Ne diyebilirdim ki? Prensesiniz ve kralınız ölmek üzereydi,sayemde zindanda eziyetler görüyorlar ve Zümrüdüanka'nın geri kalanını da karabüyücüler arıyor. Buldukları an imha edecekler diyemezdim. Ama bir cevap vermek zorundaydım. Ve kendi senaryomu kendim yazmaya karar verdim. Sığınaktaki perileri, bu gösteriyi bitirmek ve babamı kurtarmak için ikna edecektim. Zümrüdüanka ve Lamippas arasında yeni bir savaş çıkarmaya karar verdim. Pembe ay da bitmiş, kırk yıl yer altındaki ölüler kullanılamayacak duruma gelmişti. Bu durumda sığınaktakilerin çıkardığı bir savaş, Lamippas'ı yerine gönderebilirdi. Çünkü Zümrüdüankalılar çok güçlüydüler. Perileri,Lamippas'ın cadılarından daha güçlü sihirler yapıyorlardı. Zaten Lamippas da pembe ay olmasa bu savaşı kazanamazdı. Evet kafamdaki düşünceleri senaryoya uyarlayarak Okyanus'a anlattım.

     "Okyanus beni iyi dinleyin.Babam ve Prenses Jale, Lamippas yönetimi tarafından esir alındılar. Ben engel olmaya çalıştım ancak başarılı olamadım.Şu anda zindan odasındalar. Sizinle işbirliği yapmak istiyorum.Şimdi bana net bir bilgi ver. Yanındaki Zümrüdüankalılar yeni bir savaşı kazanabilirler mi?" diye sordum. Okyanus bir an durdu, arkasını döndü. Beş altı dakika kadar sonra, "Tamam Karamel zaten kaybedecek bir şeyimiz yok. Ayrıca buradaki herkes çok güçlü. Seninle işbirliğine varız. Hem kralımızı hem de prensesimizi kurtarmak için" dedi. Arkadan tok bir ses yükseldi. "Nereden emin olacağız ki?" diye bağırıyordu yaşlı bir peri. "Ya bizi yerimizden çıkarmak ve yok ettirmek için bu bir tuzaksa? Kendisi Lamippas ile bir olup bu olayı başımıza musallat etmedi mi? Şimdi doğru söylediğini nasıl bileceğiz ki?" dedi. Sonra diğerlerinin de kafası bulanmış ve ona hak vermişlerdi. Haksız da sayılmazlardı. Aklım sonradan başıma geldiğinden, kimseye kendimi ifade edemiyordum. "Evet" dedim "Haklısınız. Zamanında çok kötülük yaptım.Ancak babamı zindan odasına götürdüklerinde aklım başıma geldi.Yapmayın o benim babam... Ne de olsa babam... O kadar da kalpsiz olamam. Hadi bana bir şans verin lütfen" diye yalvardım.

     Bir süre sonra hepsini razı etmiştim. Yeni bir savaş planı gerekli olmuştu. Okyanus, "Bu konu böyle kürede konuşulacak bir konu değil. Ayrıntılı konuşmamız gerek. Ancak biz Zümrüdüanka'ya gelemiyoruz. Bağımsız bir noktada buluşalım. Sen Taş Dağı'nın eteklerine gelebilir misin? Bizden birkaç kişi de o tarafa gelecek.Ben, babam, saray koruyucuları ve Baki olacağız. Seninle konuşmak istiyoruz. Ancak güvenlik sebebiyle yalnız gelmen gerek. Karamel biliyorsun. Burada çok da güvenilir bir durumda değilsin" dedi. Ben kabul ettim. Ancak babam ve Jale'nin şu anda acı çektiklerini ve acele etmemiz gerektiğini söyledim.

     Bir saat sonra Taş Dağı'nın eteklerinde buluşmak üzere sözleştik. Çıkış planı ayağıma gelmişti. Hemen hazırlanmaya başladım. Siyah bir tayt, altına siyah parlak pullu babetler, üzerine beyaz kolsuz uzun bir gömlek giymiştim. Saçlarımı da arkamdan toplamıştım. Kafama büyük bir beyaz şapka takmış, gözüme de iri camlı gözlükler geçirdikten sonra elimdeki ufak çantaya;küremi ve birkaç eşyamı koyarak saray duvarının dışına buharlaştım. Bundan sonrasını yürümem gerekti. Taş Dağı ülkenin diğer sınırındaydı.Yani Lamippas'ın tam zıt yönünde bir dağdı. Bir tane bile bitki yoktu. Sadece taştan bir dağ ve eteklerinde iri kaktüsler bulunmaktaydı. Sanırım bunun için adı Taş Dağı'ydı. Kalbim sanki midemde atıyordu. Takip edilip edilmediğimi merak ediyordum. Sık sık arkama bakıyor tedirginlikle koşa koşa, nefes nefese Taş Dağı'nın yolunu tutuyordum. Bu şekilde 45 dakika falan yürüdüm ve Taş Dağı'na ulaştım.

     Okyanus, babası Başgeneral ve saray koruyucuları dağın eteklerinin hemen önündeydi. Baki ise beni daha da uzakta karşıladı. "Hoş geldiniz prensesim, buyrun hemen görüşmeye gidelim" dedi. Ben,Baki'ye bu zamana kadar hep bir hiç gibi davranmıştım. Kibrimden mi yoksa cadılar alemine ihanet ettiğinden mi bilmiyorum. Ancak şu anda o Lamippas, gözümde yok olması gereken bir yer olduğundan Baki ile de buzları eritme kararı almıştım. Baki ile ötekilerin yanına giderken, "Gel seninle biraz sohbet edelim" dedim. Baki şaşkınlıkla bana baktı,"Prensesim benle sohbet mi etmek istiyorsunuz? Başınıza güneş geçmiş diyeceğim ancak saat gece yarısı, buyrun sizi dinliyorum" dedi.

     Ben ufak bir gülümseme ile karşılık verdim. "Biliyor musun? Yıllarca seni görmezden geldim. Ancak sen sarayın en önemli güvenlik elemanıydın. Babamın kıymetlisiydin. Sanırım artık sana hak ettiğin değeri vermem gerek. Baki, ben üzerime düşeni yapıyorum ve bu zamana kadar sana uzattığım ateşten eli çekip bir arkadaş eli uzatıyorum.Gel artık daha uzlaşmacı olalım" dedim. Baki, "Prensesim siz kraliyet kanından bir prensessiniz, daha da önemlisi hayatımı ona borçlu olduğum kralımın kızısınız. Tabi ki sizin başımın üzerinde yeriniz var. Merak etmeyin ben size hiçbir zaman kızmadım. Geldiğiniz yer, söylentiler de bunda çok etkili olmuştur diye düşünmüştüm hep. Onun için içinizi rahat tutabilirsiniz" dedi ve beni önden buyur ederek sığınağa doğru yöneltti. 

     Ben,içimde bir kaya parçasının yok olduğunu hissettim. Anladım ki artık tüm Zümrüdüanka ile buzları çözmeli ve eski düzeni geri kurmalıydım. Kraliçelik falan da umurumda değildi artık. Baba ve kardeş olmak daha önemliydi benim için. Hele de Kraliçe Gece'den duyduklarımdan sonra ailemi bir an önce kurtarmalı ve eski düzenimi geri kurmalıydım. Okyanus, "Hoş geldiniz prensesim" diye beni selamladı. Ardından babası Başgeneral, başını eğerek selamı yineledi. "Hoş geldiniz prensesim sizinle konuşmamız gereken konuları bir an önce konuşsak iyi olacak. Kralımızın ve Prenses Jale'nin durumu bizi çok derinden yaraladı. Dün,pembe ayın son gecesiydi. Artık böyle bir deney kırk yıl yinelenemeyeceği için onları yenme olasılığımız çok fazla. Çünkü periler, cadılardan daha iyi sihir yapıyorlar. Sihir kapasitemiz ve cephanemiz de burada fazlası ile mevcut. Şimdi savaş nasıl başlayacak onu konuşmamız gerek" dedi.

Herkese merhaba değerli arkadaşlar.

Karamel hatasını geç de olsa anladı.

Ancak bakalım ülkesini ve ailesini kurtarabilecek mi?

Yeni bölümde görüşmek üzere.

Okumaya ayırdığınız vakit için teşekkürler. 

ALTIN ASALI EJDERWhere stories live. Discover now