3

53.1K 4.7K 3.2K
                                    

Haiii, ben geldiiim. Son taslağımı attığım için azıcık üzgünüm ama durunamadan paylaşıyorum yine. Bu arada bir önceki bölüme oy ve yorumlarınız için çok teşekkür ederim.

Umarım bu bölümü de seversiniz. Bol bol oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx

**

"Doğum günün kutlu olsun, yağmuru seven çocuk." diyerek uzanıp şapkamın üstünden başımı okşadığında gözlerim şokla irileşti.

Şakaklarımdan terler süzülürken nefeslerimin daraldığını ve kalbimin sıkıştığını hissettim. Parmaklarıyla yumuşak ve nazik dokunuşlar bıraktığı şapkam terleyen saçlarıma yapışıp kalmıştı.

Elini çekmesini dile getiremeyecek gibi dilim tutuldu. Kelimeler dudaklarımdan bir adım daha öteye çekilirken, başımdaki şapkaya rağmen elinin o ısısı iliklerime kadar işledi. Başımı okşayışı yaralı ruhuma o kadar iyi gelmişti ki...

İlk kez birisi benim başımı okşuyordu ve bu... Bataklık suyu gibi batıp kaldığım bu buhranın içerisinde, içimi ısıtan bir güneş misali doğmuştu yüreğime.

Gözlerimi yumup kaskatı kesilen bedenimi salarak, sadece başımı okşamaya devam etmesini istediğimi fark ettim. Tüm ihtiyacım olan şey sadece buymuş gibi...

Ama o buna devam etmek yerine başımdaki elini usulca geri çektiğinde, kapattığımı bile idrak edemediğim gözlerimi yavaşça araladım.

Yüzünde tembel bir gülümsemeyle elindeki kekimi bana uzattığında dolu dolu olan gözlerim onun elleri arasındaki kekime kaydı. Rüzgarın hırçın darbeleri nedeniyle gittikçe daha da kuruyan çatlak dudaklarımı birbirine bastırdım.

İçimde ufak bir savaş vermiş olsam da, titreyen parmaklarımla oynamaya son verip kaygı dolu gözlerle, elleri arasındaki kekimi usulca almayı başardım.

O esnada parmaklarımız birbirine temas ettiğinde kalbim ağzımdan fırlayacakmış kadar hiddetle çarpmaya başladı.

Bu yüzden hızlıca sırtımı ayırdığım ağaca geri yasladım. Hüzün dolu gözlerle kekimi izlerken derin sesi kulaklarıma çarptı.

"Doğum günü pastanı yemen gerekiyor şu an." dedi ve bana göz kırptığında küçücük keke bakıp iç geçirdim. Tanımadığım bir yabancıydı belki de, ama doğum günümde benim yanımda olan tek insandı.

Bu yüzden adını dahi bilmediğim bu yanık tenli adama kekimden vermeliydim. Onunla bu ufak keki paylaşmalıydım. Ailem yaşıyor olsaydı, bu şekilde yapmamı isterlerdi, buna emindim.

Düşüncelerimin derinliğinde yüzmeye son verip silkelenerek toparlanmaya çalıştım. Ardından yavaşça keki ortadan ikiye eşit olacak şekilde böldüm.

Derin ve keskin bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Bu beni deli gibi gerdiği için bakışlarımı elimdeki böldüğüm kekten zemine indirdim. Gözlerine bakmadan, çekinceyle kekin böldüğüm diğer yarısını ona uzattım.

Daha büyük bir parça vermek isterdim, ama doğum günü pastam ancak bu boyuttaydı.

"Doğum günü pastanı benimle mi paylaşıyorsun?" diye soluduğunda, çevirdiğim başımı, çenem omzuma denk gelecek şekilde yasladım. Sesindeki şaşkınlık tınısı kanıma işlemişti.

Hâlâ ona uzattığım keki almamış olduğu gerçeğiyle, ona sesli bir cevap vermeden titreyen elimi ufak bilek hareketleriyle alması için oynattığımda, kısık bir sesle kıkırdadı. Öylesine içten, öylesine sıcak ve samimi bir gülüştü ki bu, katran bağlayan yüreğimi, yosun tutmuş ruhumu aydınlattı. Okuldaki dalga geçen, beni aşağılayan, küçük gören dalgacı kahkahalardan çok uzaktı. Mutlu olduğunu bildirecek sempatik bir gülücük sunmuştu bana. Ve bu o kadar hoşuma gitmişti ki...

MAFIA IN DANGEROUS • TAEKOOKDove le storie prendono vita. Scoprilo ora