8

47.4K 4K 3.9K
                                    

Haiii, ben geldiiim. Ailemiz 40K'ya neredeyse ulaşmak üzere, ağğğğ çok teşekkür ederim canlarım. Destek çıkan, şans veren herkese minnettarım. Umarım bölümü seversiniz <3

Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx

**

Dudaklarını şişirerek sıkıntıyla ofladı. "Sağ sağlim eve vardığını görmek istedim. Seni rahatsız etmeyecek şekilde uzağında yürüdüm, özür dilerim takip ettiğim için. Ama düştüğünü görünce dayanamadım." Sözleri, viraneye dönen zihnime sızdığında seslice yutkundum. Benden uzak durmasını söylememe rağmen yine peşimden gelip beni takip etmişti. Ben kendimden vazgeçmiştim, ben kendimden umudumu kesmiştim, şaka gibiydi ama o benden vazgeçmemişti.

Ona kötü davranmıştım, ona haksızlık etmiştim belki de. Ama tüm suç benliğimi istila eden kaygılarımdaydı. Bana 'güzelim' diye seslenmesi, bana bu hitapla yaklaşması yaralı ruhuma tokat gibi çarpmıştı.

Ben çirkin, çirkin ördek yavrusu, ucube, pislik türü aşağılayıcı kelimeleri duymaya alışkındım. Tüm bunlara aşinaydım. Birinin bana güzel olduğumu söylemesi, bunu işitmek ruhuma ağır gelmişti... Kaldıramayacağım şekilde yüreğim taşkınlık yaşamış, yaralı ruhumu sel alıp götürmüştü.

"Bacağın acıdı mı? Kanıyor-"

Eli yırtılan pantolonumun üstünden diz kapağıma uzandığında dişlerimi sıkarak titreyen dudaklarımı birbirine bastırdım, buna rağmen dudaklarımdan fırlayan o hıçkırık sesine mani olamadım. Düşmemle birlikte pantolonumun diz kısımları yırtılmış, sağ dizim kanamaya başlamıştı.

Omuzlarım sarsılırken, parmaklarının nazikçe dokunarak yırtılan pantolonumun kumaşının kanayan derime yapışıp temas etmesine engel olduğunda, "Acıyor..." diye fısıldadım. Ama acıyan dizimdeki o yara değildi. Asıl acıyan, asıl canımı en çok yakan, kalbimi ele geçirip benliğimi esareti altına alan kaygılarımın bedenimde bıraktığı enkazdı. Yangın yerine dönüşen ruhum, kanadıkça kanayan ve asla kabuk bağlayamayan kaygılarımın bedenimde bıraktığı o mutlak hasardı.

"Tamam hemen hastaneye götüreyim seni, bir saniye hemen araç çağırıyorum." diye telaş içinde soluduğunda gözlerimi yumarak ceketinin cebine uzandığı bileğini yakalayarak telefonunu çıkarmasına engel oldum.

"Di-dizim değil... Ru-ruhum acı-acıyor." diye güçlükle fısıldadım. Gözlerimi sımsıkı yumduğum için bu kelimeleri birleştirip onunla paylaşma cesareti bulabilmiştim. Ruhsal sancılarım yoğundu, asıl canımı en çok yakan da buydu...

"Yaralı ruhunu onarmama izin ver Jungkook. Sana yardım etmek istiyorum sadece, bak yanında kalmama izin verdiğin sürece hiç konuşmam gerekirse. Ama en azından yalnız olmadığını bilirsin."

Yüzümü avuçları arasına aldığını hissettiğimde zangır zangır titresem de, kirpiklerimi güçlükle araladım. Gözlerimin önüne dökülen saçlarımın arasından ona gizlice, çekinceyle baktım. Yüzümü görmüştü, benden uzak durmasını da söylemiştim, bunu içtenlikle istemiyor olsam da, kaygılarım yüzünden bunu dile getirmiştim. Tüm bunlara rağmen yanımda kalmak istiyordu, lanet olsun bencilce yanımda kalmasını istiyordum. Ona kötü davranmıştım, bunu istemeye hakkım bile yoktu...

Sıcak avuçlarının verdiği o hisse sığınmak istedim. Sonsuza dek bu yaralı yüzümü tutsun istedim... Hiç bırakmasın...

"Yalnızlığa mahk-mahkumum ben." Yüzüm, onun büyük avuçları içerisindeyken kesik kesik soluklarımın arasından konuştum.

Dilim ağzıma takılmaktan da, kekeleyerek konuşmaktan da asla kurtulamayacaktım.

"Değilsin, hayır değilsin. Neden yalnızlığa mahkum olasın? Kabul et beni, ben varım. Yalnız değilsin, seni asla yalnız bırakmam ki ben..." dediğinde boğazıma dikenli teller sarmalanmış gibi darlandığımı hissettim. Ciğerlerim sökülesiye sıkıştıkça sıkıştı.

MAFIA IN DANGEROUS • TAEKOOKWhere stories live. Discover now