7

49.5K 4.2K 6.1K
                                    

Haiii, ben geldiiim. Ailemiz 30K okunmaya ulaştı ve vkook etiketinde 1. sırayı kaptığımızı da gördüm, bu beni deli gibi mutlu etti. Çok ama çok teşekkür ederim, minnettarım. Sizi çok seviyorum hüzünlü keklerim <3

Yazım yanlışlarım varsa affoluna, keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx

**

"Yürüyeceksen buna ihtiyacın vardı." dedi ve duraksayıp iç geçirdi. "Arabaya binmiyorsun madem, peki o zaman birlikte evine kadar yürüyelim, bana da spor olur hem." dedi son derece duru bir sesle, yüzüne yerleşen ufak gülümsemesi eşliğinde geri çekildi.

Omuzlarımdaki sıcak dokunuşun baskısı yerini havaya bırakırken boşluğa düşmüş gibi hissettim. Ceketi omuzlarımda durmaya devam ederken, ona geri vermek yerine ceketin yaka kısımlarından sıkıca tutup omuzlarıma iyice yerleştirdim.

Ardından dudaklarımı kemirerek işkence çektirmeye son verip adımlamaya kaldığım yerden devam ettim.

Peşimden gelerek bana yetişti ve ellerini ceplerine tıkıştırarak omuzlarını dikleştirip benimle aynı hizaya geldi. Omuzlarımız birbirine çarpacak kadar yakın mesafemde yürüyerek bana eşlik ederken, başımı önüme eğerek ayaklarımı izleye izleye adımladım.

Neredeyse adımlarımızı bile uyumlu hale getirecek şekilde benimle yürüyordu. Gelmesi beni mutlu etmişti. Bunu inkar edemezdim, içimin derinliklerinden kaygılarımı bastırmaya çabalayarak sıyrılan o mutluluğu hissedebiliyordum.

"Ya şurada pirinç kekleri satan sokak satıcısı varmış, biraz alsak mı Jungkook, hmm? Sever misin?" diye sorduğunda başımı kaldırarak, köşede kalan minik sarı aracın önüne tezgah açmış sokak satıcısına bakarak iç geçirdim. Param yoktu...

Mis gibi kokusu burnuma gelince dilimle kuruyan dudaklarımı yalayarak başımı önüme eğdim ve yüzümü ondan saklayıp sessizce yürüdüm.

"Ama sen benimle konuşmayınca ben üzülüyorum." Aniden yolumu kesecek şekilde önüme geçtiğinde, ona çarpmamak amacıyla duraksamak zorunda kalsam da, göğüslerimizin çakışmasına mani olamadım.

Kalbim deli gibi hızlanırken, sertçe yutkunarak sersemleşmiş ifadem eşliğinde bir adım gerileyip cekete daha sıkı tutundum.

"Pirinç keki yiyelim. Çok canım istedi, hadi ama mızıkçılık mı yapacaksın?" Bana doğru eğilerek saçlarımın arasından gözlerime bakmaya çalıştığında çenemi neredeyse göğsüme değdirecek şekilde eğdikçe eğdim.

"Se-sen ye." diye fısıldadığımda dudaklarını şişirerek ofladı. "Pekâlâ." dediğinde sıkıldığını düşündüm. Çekip gitmesini beklediğim evrede o benim bileğimden kavradığı gibi beni yolun karşısına geçirmek için çekiştirdiğinde ağzım şokla aralandı.

Dudaklarımı kemirerek onun adımlarına ayak uydurarak sokak satıcısının aracının tezgahına gelene kadar beni çekiştirdi ve sonrasında bileğimi serbest bıraktı.

"Kolay gelsin ahjussi, pirinç keki versene bize." Cüzdanını cebinden çıkartırken konuştuğunda ezilip büzüldüm. "Kaç tane yersin Jungkook?"

"Bir t-tane y-yeterli." diye fısıldadım güçlükle. "Tamam ahjussi sen ikimiz için de beşer adet ayarla. Acılı olmasın ama." diye belirttiğinde ağzım kocaman açıldı.

"B-beş ço-çok." diye mırıldandığımda kıkırdadı. "Az bile, yersen daha alacağım." dedi cüzdanından çıkarttığı parayı tezgaha bıraktıktan sonra cüzdanı cebine geri tıkıştırıp başımı sıvazladı.

Ayak parmakuçlarım ayakkabımın içinde bükülürken, ceketi sıkı sıkıya tutan parmak boğumlarım iyice kıvrıldı. Sertçe yutkunarak önüme çevirdim bakışlarımı.

MAFIA IN DANGEROUS • TAEKOOKWhere stories live. Discover now