15

47.7K 3.8K 3.1K
                                    

Haiii, ben geldiiim. Hıaaağ Kore saatine göre şuan mükemmelliyet abidesi, kusursuzluğun vücut bulmuş hali, dünyanın en iyi, en başarılı, en eşsiz lideri Namjoon'umuzun doğum günüüüü. 12 Eylül'e TR'ye göre saatler kaldı. Ama Kore saatine göre şu an doğum gününe girmiş bulunmaktayız. Hıaağ iyi ki doğdun Namjoon'um, iyi ki varsın kusursuzluğun tanımı <3

Ailemiz neredeyse 90K'ya ulaşmak üzere, 100K'ya çok az kaldı ve bunu görmek beni mutlu ediyor. Hüzünlü bir kek gibi hissediyorum. Umarım şu zor kurgunun altından başarıyla çıkabilirim, size çok yansıtmamaya çalışsam da bu kurguyu yazmak beni çok zorluyor. Yine de pes etmeyeceğim, devam edeceğim... Bu yüzden bu bölüm en uzun bölüm oldu 2400 kelimeye yakın oldu, bol bol oy ve yorum istiyorum.

Yazım yanlışlarım varsa affoluna, keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx

**

"Güzelim ama ben pek anlamam ki bakımından, yani hiç evcil hayvan beslemedim ki." dediğinde hıçkırdım. "Lütfen Taehyung, senden başka yardım is-isteyebileceğim kim-kimsem yok..."

"Dudaklarını öyle bükerek konuşursan bana her şeyi yaptırabilirsin, ah tamam yakamoz güzelim, tamam." dedi ağır ağır.

"Te-te-teşekkür ederim..." diyerek titreyen ellerimdeki üstünü şapkamla örttüğüm kediyi ona uzattığımda bakışları gözlerimden saparak ellerime düştü.

Fakat bu saniyelik sürdü. Bakışları saçlarımın ardında saklanan gözlerime tırmandı. "Ağlamaya son verirsen alırım." dediğinde ellerimi ona doğru uzatmış bir şekilde kalakalırken burnumu çektim. Gözlerimi kırpıştırarak başımı iki yana salladım. Tek kolumu kaldırarak yüzümü koluma doğru eğip gözyaşlarımı silmeye yeltendiğimde, çenemin altından yakalayıp başımı kaldırdı.

Ardından parmak boğumlarıyla nazikçe gözyaşlarımı sildiğinde ıslak kirpiklerimin arasından ona baktım.

"Ağ-ağlamıyorum. Lütfen al o-onu." diye mırıldanarak gözlerine muhtaç bir şekilde acı acı baktığımda buruk bir şekilde gülümseyerek gözyaşlarımla ıslanan parmaklarını tenimden çekti. Ardından kediyi ellerimin arasından çekerek göğsüne yasladı.

Uzanıp şapka parmakları arasından kaymadan kedinin üstünü yeniden örtecek şekilde kediyi tutmasına yardımcı oldum.

"Hava ç-çok soğuk. Hadi gö-götür onu." diye fısıldadığımda, başını beni onaylarcasına salladı.

"Eve geri dönersen gideceğim. Sen de üşüteceksin, çıplak ayaklarla çıkmışsın bir de. Hadi güzelim evine geri dön." diyerek çenesiyle arkamda kalan caddeyi işaret etti.

Dudaklarım titremesin diye onları sımsıkı birbirine bastırdım. Gidemem demek istedim, ama yapamadım. Sadece kediye bakmasını istemek bile çok zordu benim için. İlk kez birinin bana yardım etmesini istemiştim çünkü... Ve tek yardım isteyebileceğim kişi de oydu. Bunu başarabildiğim için mutluydum. Kaygılarımı yenmiş ve ondan bir iyilik isteyebilmiştim...

"Önce... Önce siz gi-gidin." dediğimde kaşları çatıldı. "Aracım hemen şurada, bak. " diye hırıltılı bir sesle homurdandı işaret parmağıyla sol köşede kalan siyah araçlardan birini gösterdi. Bir sürü araç yine dizilmişti ve dışarıda siyah takım elbiseli korumalar onu bekliyordu.

O korumaları görünce istemsiz gerilirken seslice yutkundum. Başımı önüme çevirip gözlerimi çıplak ayaklarıma düşürdüm.

"Bu yüzden senin eve girdiğini görmeden gitmem. Hadi güzelim." diye ekledi, sessizliğimi koruduğum evrede, derin sesi keskin rüzgarla birlikte kulaklarıma çarpıp geçti.

MAFIA IN DANGEROUS • TAEKOOKWhere stories live. Discover now