Bolum 17: Antalya Gezisi

27 13 1
                                    

BÖLÜM 17: ANTALYA GEZİSİ

Sabah olduğunda Mina erkenden kalktı ve çayı koydu, kahvaltıyı hazırlamaya başladı. Önce Seymen, hemen sonra da Efe, en sonra da Sadık Bey uyanarak sessiz bir şekilde kahvaltılarını yaptılar. Mina, onlara uyandıklarında gürültü yapmamaları, konukları olduğunu söylemişti. Biraz sonra da odalarına girip çantalarını hazırlayarak Sadık Bey'le birlikte okula gittiler. Mina kahvaltı sofrasını toparlayıp masayı temizledi ve salondaki masaya konukları ve kendisi için ikinci defa kahvaltı sofrası hazırlamaya başladı. Birkaç dakika sonra da konukların yattığı odanın kapısı yavaşça açıldı, Doğan Bey ve Mürüvvet Hanım Mina'ya "Günaydın" diyerek lavaboya ellerini, yüzlerini yıkamak için gittiler.

Mina da onlara "Günaydın" diyerek hemen çaydanlığı getirip çayları koydu, kızarttığı ekmeklere yağ sürerek tabaklarına koydu. Mürüvvet Hanım ve Doğan Bey yapılan hazırlıkları görünce "Niye zahmet ettiniz Mina Hanım?" demekten kendilerini alamadılar. Mina, odasına giderek Ece'yi uyandırdı. Kahvaltı boyunca güzel sohbet ettiler, Mina onlara kısaca hayat hikâyesini anlattı. Mürüvvet Hanım da Doğan Bey de çok etkilenmişler ve Mina'yı takdir etmişlerdi.

Mina, bu kez onlara zombilerden bahsetti. Ece'yi nasıl fark ettiğini ve hastaneye götürdüğünü, yoğun bakımda günlerce ilgilendiğini anlattı. Ece'nin anne ve babasından söz etti, Ece'yi dövüş okuluna verecek ve öldükten sonra üzülmeyecek kadar merhametsiz olduklarını söyledi. Mürüvvet Hanım da Doğan Bey de Mina'ya hak verdiler.

- Antalya'ya daha önce hiç gelmiş miydiniz? Haydi size gezdireyim, hem akşama kadar sıkılmamış olursunuz, diyen Mina'nın bu teklifini ikisi de olumlu karşıladı.

- Ben en son 1936'da filan gelmiştim buraya. Atatürk bile sağdı o zamanlar. Ben de genç ve çok güzel bir kızdım. At arabamızla uçarak gelmiştik ve her tarafını gezmiştik ama o zamanlar küçücük bir kasabaydı Antalya. Dün geldiğimizde ezemedik ama oldukça büyümüş ve nüfusu da çok artmış Antalya'nın.

- Evet, özellikle 1980'lerdeki turizm hamlesi ile Antalya Türkiye'nin en gözde ve en güzel şehirlerinden biri oldu. Turizm yanında narenciye ve muz da gelir ve zenginlik kaynağı. Dediğiniz gibi nüfusu neredeyse iki milyona yaklaştı Antalya'nın.

- Biliyorum, Eskişehir'de de çok var Antalyalı, buraya yerleşen Eskişehirliler de oldukça fazla. Araba aşağıda bekliyor, hemen çıkalım isterseniz, yeniden görmek için sabırsızlanıyorum.

Mina, "Peki o zaman" diyerek hemen kahvaltı masasını topladı, mutfakta çayın altını kapattı ve üstüne bir şeyler alarak hafif bir makyaj yapıp Ece'nin de hazırlanmasını bekleyip salona geldi. Mürüvvet Hanım ve Sadık Bey de kapıda onları bekliyorlardı. Birlikte evden çıkarak Doğan Bey'in arabasına bindiler.

Sadık Bey eski ama geniş ve konforlu arabasına binerek çalıştırdı, Mürüvvet Hanım da arka kapıyı açarak Mina ve Ece'yle birlikte bindiler. Ece'yi ortalarına alan hanımlar hem Ece'nin güzel, sapsarı saçlarını okşuyorlar, hem de sohbet ediyorlardı. Ece'nin mutluluğu ve sevinci gözlerinden okunuyordu. Tanıştığı bu kişiler ona hemen her konuda yardımcı olabilirlerdi. Zaten Konsey Genel Başkanı akşam geldiğinde onu karşılayacak ve durumu açıklayacak olanlar da Mürüvvet Hanım ve Doğan Bey'di. İkisinin de uzun cadılık geçmişleri vardı ve sicilleri tertemizdi. Onlarla konuştukça Ece'nin kendine güveni daha da artıyordu. Arabayla şehre inerlerken Mina'nın anlamadığı birçok şey sorup öğrenmiş, yeni bilgiler edinmişti.

 Arabayla şehre inerlerken Mina'nın anlamadığı birçok şey sorup öğrenmiş, yeni bilgiler edinmişti

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Mina Domun ZombileriWhere stories live. Discover now