Bolum 30: Efe ve Seymene Surpriz

29 11 5
                                    

BÖLÜM 30: EFE VE SEYMEN'E SÜRPRİZ

Bu kez gözler Sadık öğretmene çevrildi. Sadık biraz utanarak, biraz da sıkılarak bunu doğruladıktan sonra asıl bombayı patlattı:

- Şimdi sıkı durun bakalım. Asıl buna çok şaşıracaksınız ikiniz de. Sizin ablanız Mina var ya, o da bir cadı.

Seymen ve Efe içtikleri çayları o anki şaşkınlıkla Sadık öğretmene doğru püskürtünce Ece de dâhil hepsi gülmeye başladılar. Üçü de birlikte lavaboya giderek üstlerine döktükleri çay lekelerini temizlemeye çalışırlarken salonda Mina ve Ece'nin kahkahaları duyuluyordu. Biraz sonra Seymen ve Efe gelerek tekrar yerlerine oturdular ve ablalarına biraz kuşku, biraz da endişeyle bakmaya başladılar. Sadık da gelince Mina onların suskunluğunu bozdu:

- Tamam, bu doğru. Cadılığa ben de hak kazandım ama ne eğitim gördüm, ne de cadılık yeteneğim var. Sadece resmiyette Cadılar Konseyi'nin bir üyesi oldum, o kadar.

Efe hemen atıldı:

- Ama abla, sen evde sihir numaralarına bile izin vermiyorsun ama kendin bir cadıymışsın. Cadılığı nasıl kabul ettin peki?

- İşin aslı Ece ve Sadık beni oldukça zor ikna ettiler. Bunda elbette Eskişehir'den gelen Doğan Bey ve Mürüvvet teyzenizin de payı var.

- Ne? Onlar da mı cadıydı? Mürüvvet teyzeyi çok severdim ben, ölünce çok üzülmüştüm geçen sene.

- Hah, sırası gelmişken onu da söyleyelim de gizli, saklı bir şey kalmasın. Onlarla Cadılar Günü yarışmalarında tanıştık. Mürüvvet teyzeniz aslında ölmedi. Torunu diye bize gelen küçük Mürüvvet var ya hani? İşte o Mürüvvet teyzenizin ta kendisi. Son fani hayatına başladı ve Ece'yle aynı yaşta olmayı tercih etti. En az yedi-sekiz yüz yaşında filan olmalı. Neler neler görmüş, kimlerle tanışmış bir bilseniz. Geldiği zaman anlatsın size de hepsini.

- Abla, gerçekten de sanki korku filmi yaşıyor gibiyiz ikimiz de. Baksana, tüylerimiz diken diken oldu.

- Haa, bir de onların arabası var ya hani, 56 model Şevrole? O araba da büyülü bir araba ve uçabiliyor. Hatta biz de iki kere binip Eskişehir'e birkaç dakikada gidip geldik uçarak o arabayla.

- Gerçekten bravo üçünüze de yani. Bunca sene bizden sakladınız her şeyi. Gerçekten de tebrik ediyorum üçünüzü de. Ama bizde de var saflık. Hiç anlayamadık bunları. Hatta en ufak bir falso bile vermediniz. Yani bugün ağaçtan düşüp de farkına varmasaydım hala bilmeyecektik ikimiz de.

- Aslında açıklayacaktık, tam da zamanı gelmişti ama nasıl söyleyeceğimizi bilemedik üçümüz de. Ağır gelir ve kaldıramazsınız diye de çekindik açıkçası.

Bu kez Sadık öğretmen söze girdi:

- Çocuklar, bu sene ikiniz için de oldukça yoğun geçti. Üniversitenin ilk yılını başarıyla bitirdiniz ikiniz de, üstelik evden de ayrılarak kendi başınızın çaresine bakmaya çalıştınız. Güzel bir tatili hak ettiniz. Var mısınız bir ay sonra hep beraber İtalya'ya gidelim, ne dersiniz?

Efe ve Seymen bu güzel teklife önce şaşırdılar, sonra da sevinçle kabul ettiler.

- Yaşa enişte be, hakikaten bu sene çok yorulduk ve bir tatili hak ettik ikimiz de. İki-üç gün kalır döneriz.

- Yoo, öyle iki-üç günlüğüne değil. Tam iki hafta kalacağız İtalya'da. Her tarafını gezeceğiz, tarihi ve turistik mekânların tadını çıkartacağız. Bol bol fotoğraf ve video çekeceğiz, anlaştık mı?

Mina Domun ZombileriWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu