Bolum 22: Sadik Beyin Ziyaretleri

26 10 1
                                    

BÖLÜM 22: SADIK BEY'İN ZİYARETLERİ

Seymen ve Efe başka bir ev tutup ayrılınca evde artık hiçbir şey eskisi gibi değildi. Mina ve Ece yalnız kalmışlar, Sadık Bey de Seymen ve Efe olmadığı için biraz çekindiğinden gelip gitmez olmuştu. Sevilay her ne kadar arkadaşını yalnız bırakmak istemese de onun da kendine özgü dertleri ve çekip çevrilecek ayrı bir evi vardı. Üstelik Mina gibi değildi, adeta temizlik hastasıydı. Evini her gün süpürür, neredeyse ayda bir gelen misafirleri gittikten sonra kapı kollarına kadar çamaşır suyuyla silerdi. Meyve yediği tabağı bile deterjan kullanarak gıcır gıcır yıkar, pijamalarını hatta iç çamaşırlarını bile ütülerdi. Bu yüzden Mina, arkadaşının huylarını ve titizliğini bildiğinden pek sık evine gidip gelmez, sürekli onu çağırırdı. Yılda bir ya da iki kez gitmişliği vardı Sevilay'ın evine, o da ayıp olmasın, yanlış anlamasın diye.

Sadık Bey de çoğunlukla evde yalnız kalıyor, hem cadılık kitabına çalışıyor, hem de Ece'nin öğrettiği Uzakdoğu sporlarını kendi kendine geliştirmeye uğraşıyordu. Bu sayede sigarayı da bırakmıştı ve yediklerine dikkat ediyordu üstelik. Sadece birkaç ayda hayata bakışı değişmiş, çok değerli insanlarla tanışmış, onlardan birçok şeyler öğrenmiş ve hem de eğlenerek unutamayacağı zamanlar geçirmişti.

Aradan iki hafta geçince Mina'yı ve Ece'yi özlediğini fark etti. Kendi kendine düşündüğünde ikisinin özleminin de ayrı ve farklı olduğu kanısına vardı. Mina'ya karşı derinlerde bir şeyler hissediyordu ama kendisi de emin olamıyordu. Tanışıp görüştüğü hanım öğretmenler gibi değildi Mina. Hem çok bilgili, kültürlü, saygılı, hem de nerede ve nasıl konuşması gerektiğini bilen bir yapısı vardı. Prensiplerinden ödün vermeyen, inatçı biriydi. Üstelik çok da güzeldi, hatta yaşını söylemese en az on yaş daha genç olduğunu düşünürdü.

Bir akşamüstü telefon açarak halini hatırını sordu, Ece'yi ve ev yemeklerini özlediğini söyleyerek kendisini davet ettirdi. Telefonu kapatınca da sevinçle havaya zıplamaktan kendini alamadı. Bu akşam felekten bir gece çalacaktı kendince.

Yine her zamanki gibi pastaneye uğradı, kuru pasta yanında çikolata ve çiçekçiden güzel bir çiçek aldı. Mina'nın kapısının ziline bastığında kapıyı Ece açtı ve sevinçle Sadık Bey'e sarıldı. Sadık Bey de onu kucaklayıp öperek kokusunu içine çekti. Elindeki çiçeği arkasına gizleyerek sordu:

- Mina ablan yok mu? Mutfakta mı yoksa?

Seslere ve gürültüye Mina mutfaktan çıkarak geldi ve gülümseyerek Sadık Bey'e "Hoş geldiniz" diyerek elindeki pasta ve çikolatayı alarak teşekkür etti. Sadık Bey öbür elindeki çiçekleri de Mina'ya vererek:

- Hoş bulduk Mina Hanım. Bundan sonra artık birbirimize bey, hanım diye hitap etmesek, siz demesek nasıl olur? Neredeyse bir yıl oldu tanışalı. Birlikte çok şeyler yaşadık ve artık bunu ikimiz de hak ediyoruz.

- Evet, haklısınız Sadık Bey, pardon Sadık. Gene de alışıncaya kadar zaman geçmesi gerekecek sanırım.

- Olsun, yavaş yavaş alışırız ikimiz de. Seymen ve Efe'nin dersleri nasıl bu arada? Onlarla da iki haftadır görüşmedim.

- Buyrun, ayakta kalmayın, geçin şöyle. 

Mina, Sadık Beyin ayağına terlik verdi, Sadık Bey terlikleri giyerek salona yönelirken Mina konuşmasına devam etti:

- Dersleri iyi, ben de sınav zamanlarında gidiyorum onların evine Ece'yle birlikte. Geçen hafta oradaydım, ikisi de sınavlarının iyi geçtiğini söylediler. Ev işlerine ayıracakları zamanda ders çalışsınlar diye gidiyorum.

Mina Domun ZombileriWhere stories live. Discover now