5. Bölüm

6K 342 2
                                    

İyi okumalar;

Güneşin gözlerime vurduğunu hissederken yatakta ters dönüp sırtıma vurmasını sağlamıştım. Tekrar uykuya dalmak için çabalasamda pek bir fayda olmayacak gibiydi. Oflayarak gözlerimi açtım. Açmamla kapamam bir olmuştu ne yazık ki...

Gözlerimi açmadan yataktan doğruldum. Ellerimle yüzümü gerdirirken yerimden kalkarak kapıya ilerledim. Lavaboya girip en az 5 dakika sonra çıkmıştım.

Enerjik bir şekilde koridordan oturma odasına oradanda mutfağa geçtim. Bugün anlamlandıramayacak şekilde mutlu hissediyordum.

Gelmeden önce aldığım çalar mp3'üme bağlı olan kulaklığı kulağıma taktım. Çalan eski pop şarkılarla beraber kahvaltıyı hazırlamaya başladım.

Uzun bir süre mutfakta uğraşırken menemen yapmış, patatesleri kızartmış, yumurtaları haşlamış, çayı demlemiş, nenemin hazırladığı balları, zeytinleri ve peynirleri servislemiş, masayı kurmuştum.

Baktığım masaya daha dikkatli bakmaya başladım. Acaba yeterlemiydi. Dudaklarım büzülürken omuzlarım düşmüştü. Ya güzel olmamış ise?

Dudaklarımın sıkılmasıyla yerimden sıçrarken arkamı döndüm. Göz göze geldiğim abimle gözlerimi kırpıştırdım. Ağzını oynatlamasıyla kaşlarım çatıldı. Kollarına destek amaçlı koyduğum bir elimi çekerek kulağımdaki kulaklığı tamamen çıkardım.

"Birde şu zımbırtıyı takarak abinin sana sıraladığı güzel sıfatları dinlemedin mi?" Acıklı sesiyle aklıma bir kaç gün önce kulaklıklarıma laf eden dedem gelmişti.

Dudaklarımın üzerindeki eli yüzünden rahatça gülemezken geri çekilmeye çalıştım. "Cezalısın bir kere kaçma boşuna. Tamı tamına iki dakika boyunca sana burada bir sürü iltifat yağdırdım. Aynı şeyi sen bana yapıcaksın."

Dediği şeye inat kaşlarımı çatıp başımı iki yana salladım. Benim böyle yapmamı beklemiyormuş gibi şaşırmıştı. Ağzı açık bana bakarken o kadar gözüme tatlı geldi ki iki elimi yanaklarına götürüp sıkarak çekiştirmeye başladım.

"Hey bırak yanaklarımı kızım. İlk ben yaptım. Taklit etme beni." Sesini sert çıkartmaya çalışsada aslında onunda şu halimizi komik bulduğunu anlamıştım.

Omzumu silkerken daha çok yapmaya başladım. Aslında elimden tek hamleyle kurtulurdu ama işte karşısında ben olduğum için...

Mutfakta yankılanan telefon sesiyle duruldum. Melih abi dudaklarımı sıktığı elini geri çekerek cebine attı. Yanaklarındaki ellerimi indirerek onu izlemeye başladım.

Bu saatte kim aradığını merak etmiştim. Elindeki telefonun ekranında kimin adını gördüyse kaşları çatılmıştı. Hızla açtığı telefonu kulağına götürdü, bir yandan da beni kendine çekerek ona yaslanmamı sağladı. Ellerimi beline sararak çenemi göğsüne yaslayarak yüzünü izlemeye başladım.

"Efendim Çağdaş." Karşı taraftan gelen sesi duymasamda yüzünden bir şeyleri çıkarmaya çalışıyordum ama şuan o kadar ifadesiz duruyordu ki hiçbir şey anlaşılmıyordu.

"Tamam koçum. En fazla bir haftaya dönmüş olacağım oraya. Komutanın haberi var ama sen yinede söyle. Başka bir durum var mı?" Söylediği kelimelerden kiminle konuştuğunu anlamıştım. Asker arkadaşlarından biriyle konuşuyordu. Çenemi yasladığım gögsünden çekip başımı yasladım.

Ona hep sarılmak istemek tuhaf mıydı?

"Güz güzelim benim. Kediler gibi abine sırnaşman hiç etik değil. Çünkü..." kafamı kaldırarak ona bakmaya başladım. Neden etik değildi ki? Abimin göğsüne sırnaşırken başkalarına mı soracağım canım? "Çünkü abin seni böyle devam edersen yer. O küçük burnunun ucu kıpkızarık gezersin."

GÜZ'ÜN UMUDUWhere stories live. Discover now