8.Bölüm

5.5K 340 8
                                    

Merhaba herkese.

Öncelikle bu yazdığım kurgunun bir anda okunacağını düşünmüyordum. Ve bu değişik bir duyguymuş açıkçası.

Yorum yapıpta beni sevinderen kişilere bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Yıldızlara basanlara ve okuyanlara da...

Bölüm atıp atmama durumuna gelecek olursak. Liseye gidiyorum ve sayısal bölümü okuyorum. Hocamın tavsiyesi üzerine günümün çoğunu derse ayırmak zorundayım ama bu yazmayacağım anlamına gelmez ya... Otobüste, uyumadan önce ya da daha farklı bir şekilde illaki yazarım. 2 günde 1 şekilde atmayı düşünüyorum ama dediğim gibi bu aksayabilir. Devam edecek, bunu size söylemek istedim.

Sizlere iyi okumalar;

YAZARDAN

Araba asfalta kayarken Melih camdan dışarıya bakıyordu. Gözleri arada karşısında oturan babasının kucağına sığınmış küçük kardeşine kayıyordu ama sonrasında gelen sarsıntı ve radyodan gelen sesle yönünü yeniden cama çeviriyordu.

Güz'ü o şekilde görmek hepsini sarsmıştı. Yıllardır görmek istedikleri aile üyesini karşısında ölüm kıyısında bilmek onları derinden etkilemişti. Onların gözünde Güz son gördükleri gün gibiydi; bebek. Bebekler gibi sarıp sarmalamak, sevmek ve büyütmek istiyorlardı ama karşılarında gördükleri büyümüş ve üstüne üstlük bu yaşına kadar zor şeyler yaşayan bir genç kızdı.

Turgut Bey kucağında uyuyan kızını özlemle izlemeye devam etti. Şu 5 günde yaşadıkları şey rüya gibi geliyordu. O gün bebeğinin öldüğünü duyduğu anda öyle bir yıkılmıştı ki kendini en son annesinin dizinde ağlarken bulmuştu. Ne kadar çocuğu olsada o kuçağında dakikalık tuttuğu manolya kokulu bebeğini unutmamıştı.

Kızının alnına öpücük koymuştu. Yanında oturan karısının kızının ellerini sıkıca tuttuğu ellerinin üzerine kendi elini koydu. İki küçük eller elinin arasında kaybolmuştu bile. "Sakinleş güzelim. Kızımız iyi."

"İyi ama o görüntü aklımdan gitmiyor Turgut. Ya daha kötü olursa. Ya böyle bir durumda yetişemezsek?" Tumay Hanım kızı için korkuyordu. Annelik iç güdüsümüydü bilinmez ama o çocuklarının acı çektiğini görmese bile anlıyordu.

"Biz kızımızın geçmişine yetişemedik ama geleceğine yetişeceğiz Tumay'ım. Bak gör oğullarımız, kızlarımız, ailemiz bir araya gelsin. Bizim geleceğimiz oradan itibaren başlayacak." Tumay Hanım eşinin söyledikleriyle yüreğindeki ağrının hafiflediğini hissetmişti. Eğilerek kızı ve eşinin ellerinin üstünü öptükten sonra rahatlıkla geri yaslandı. Bundan sonra ailesi hiç ayrılmayacaktı.

Arabanın sarsılmaya başlamasıyla çiftlik yoluna girilmişti. Yolun kenarlarında bulunan evler, parklar, piknik alanları burada yaşayanlar için Balaban Bey yaptırmıştı.

Balaban Bey her torunu içinse bu yolun kenarlarına bir çam ağacı dikerek ömür boyu yaşamaları için dilekte dilemişti Allah'tan. Herkese kol kanat geren bir adamdı, bilgisi devede kulak kalırdı, şu yaşına kadar bir sürü şeyler görmüştü ama onun en önemlisi; ailesiydi.

Çam ağaçlarını birbirine bağlayan iplere bağlanan ışıklar geceleri burada görsel şölen sunuyordu. Bunun da bir anlamı, hikayesi vardı. Burası saklı bir masal gibiydi. Yeşilin bol olduğu bu yolun sonu ise büyük Balaban Çiftliğine ulaşıyordu.

GÜZ'ÜN UMUDUWhere stories live. Discover now