29. Bölüm; Gurursuzluksa gurursuzluk.

2.2K 241 55
                                    

Kısa bir bölüm oldu ama hemen paylaşmak istedim. Sürekli yazmaya çalışıyorum. Bu kısa bölümlerle finali bir kaç bölüm uzatırız. Bir sonra bölüm inşallah daha uzun olacaktır.

29. Bölüm;

"Gurursuzluksa gurursuzluk."

Diyar arkasından hızlı adımlarla gelen adamdan kaçmak için elinden geleni yapıyordu. Bu günkü dersleri önemli olmasaydı yurttaki odasından bile çıkmak gibi bir düşüncesi yoktu. Çünkü Candar'ın yurt kapısından ayrılmadığını biliyordu. Geçen sefer yaptığı hatayı tekrarlamamıştı ama bu kezde yurtun önüne kap kurmuştu. Birilerinin dikkatini çekecekte şikayet edecekler diye korkuyordu genç kız.

Dersten çıkarken asistanlardan bir gelip Rezan hocanın onu çağırdığını söylediğinde aklında sadece bir an önce tekrar yurda dönmek vardı. Sevdiği hocalardan biri olmasaydı erteleyebilirdi fakat son senesinde kimsenin gözüne bakmak istemiyordu.
Odanın kapısına geldiğinde kapıyı tıklatıp içeriye girdi. Rezan hocası içeride yoktu. Diyar masanın önündeki sandalyeye oturdu. Birazdan gelir diye düşündü. Kapının önündeki ayak seslerinden yanılmadığını anladı. Ayağa kalkarken kapı açıldı. Fakat içeriye giren beklediği kişi değildi.
Diyar hemen odadan çıkmak için harekete geçti ancak Candar kızın önünde durdu. Kapının kulpunu tutup kilidin üzerindeki anahtarı çevirdi.

"Ne yaptığını zannediyorsun sen? Aç kapıyı. Bu sefer de beni üniversiteden mi kovdurtacaksın?"

"Korkma öyle bir şeyi asla yapmam. Rezan hoca üniversitede değil. Asistanı arkadaşım.
Bana başka çare bırakmadın Diyar iki haftadır peşinden koşturuyorsun beni."

"Koşma Candar. Öyle bir niyetim de isteğim de yok. Koşma benim peşimden. Rahat bırak beni Candar. İstemiyorum seni. Neden anlamıyorsun?"

"Beni sevdiğini biliyorum Diyar. Yengem istemiyor diye benimle konuşmuyorsun."

"Ablamla alakası yok. Seni gerçekten sevseydim ablama rağmen seninle olmaktan korkmazdım."

"Gözlerini neden kaçırıyorsun? Gözlerime bakarak söylesene."

Diyar başını kaldırdı. Adamın yüzüne baktı. Çatık kaşları, sert sert alıp verdiği soluklardan açılıp kapana burun delikleri, ve aralık dudaklarıyla bakıştı. Gözlerine bakamadı. O gözlerde kendisine dair bir şey görmek istemiyordu.

Candar kızın elinde sıkı sıkı tutarak göğsüne bastırdığı kitapları sadece kendisi koruma iç güdüsüyle yaptığını görebiliyordu. Kaçırdığı gözlerini görmek istiyordu. Ilık meltemleri hatırlatan gözlerde, dudaklarından dökülenlere inat aşkı görmek istiyordu. İki adımda aralarındaki mesafeyi kapattı. Kızın çenesinden tutup başını yerden kaldırdı. Kız kendini kurtarmak için başını çevirmeye çalıştı ama nafile. Candar kızın canını yakmadan tutuşunu sertleştirdi. Diğer kolunu kızın beline doladıktan sonra kızı kendine çekti. Kızın duruşunu sabitledikten sonra gözlerini birleştirdi.

Yorgundu kızın yeşilleri. Kırgındı. Aşk pırıltıları kırılan kalbinin altında kalmıştı.

"Yapma Candar. Dokunma bana. Sen Seylan'a aitsin. Ben kabul ettim. Sen de kabullen."

"Ben sadece seninim güzelim."

Diyar bir an kapattığı gözlerini dudaklarına temas eden dudaklarla açtı. Candar'ın ısrarlı tavrı karşısında sadece çırpındı. Kendini kurtarmayı başardığında içindeki öfkeyi kusarak adama tokat attı.

"Ne yaptığını zannediyorsun? Delirdin mi?Dokunma dedim bana dokunma!" Koluyla dudaklarını silmeye çalıştı.

"Yarın sarhoş olup ne yaptını hatırlayamayacağın neler yapacaksın kim bilir? Belki Seylan belki başka biri. Yine karşıma geçip sarhoştum mu diyeceksin? Aramızdaki saçma ilişki  bir şeylere dönüşmeden bitsin. Gerçi bu saatten sonra dönüşmesi imkansız çünkü sen nişanlısın. Birini öpmek istiyorsan da git nişanlını öp Candar. Onu öpmek istemiyorsan da önce parmağına taktığın yüzüğü çıkart sonra kimi öpmek istiyorsan onu öp. Lütfen o kişi ben olmayayım.
Bu davranışların liseli kızları etkiler sadece. Ben saçma sapan aşk romanları okuyup beni zorla öperek kendine  aşık edecek adamın hayaliyle yaşamıyorum. Bu ucuz hareketlerle ancak aptal kızları düşürürsün."

ÇELİŞKİ-İKİ YABANCIWhere stories live. Discover now