15. "Öldürmeyen acı güçlendiriyormuş."

7K 471 144
                                    

15.
"Öldürmeyen acı güçlendiriyormuş."

"Sigara içmeye ne zaman başladın?"

"Bilmiyorum. Uzun zaman oldu?"

"Ben niye hiç fark etmedim?"

"Görmek isteseydin görürdün Hazar."

Dilber elindeki izmariti küllüğün içine bıraktı. En azından ağlama isteğini bastırabilmişti. Sigaranın ondaki en büyük etkisi ağlamak istemediği halde çaresizce düşen gözyaşlarına engel olmasıydı. Sırf bunun için bile sigara içmeye devam edebilirdi. Etrafta sürekli dolu gözlerle dolaşmak, en ufak bir düşünceyle ağlamaya başlamak uzun süre kendisini aciz hissetmesine neden olmuştu. Her türlü içindekileri bastırıyordu sigara.

Kadın içeriye geçerken peşinden adamda geldi. Odanın kapısına doğru ilerlediğinde yine beline dolanan kollarla durmak zorunda kaldı. Ona daha sıkı sarılıp kendine çeken adamla içine düştüğü şaşkınlıktan ellerini adamın ellerinin üzerine koydu.

İsyan etmek istiyordu.

Neden? Neden şimdi? Yanındaki yatağa bakıp gözlerini kapattı. Kaç gece hayaller kurarak uykuya dalmıştı. Nice hayaller kurup hüsranla uyanmıştı.

Kulağının hemen yanına sıcak sımsıcak bir öpücük kondurdu adam. Dudakları iç gıcıklayıcı bir şekilde kulağının üzerinde dolandı, sıcak nefesi doldurdu bütün hücrelerini.

"Dilber. Biliyorum. Seni kırdım. Yaptıklarımın seni üzmesi umurumda olmadı. Onları yaparken hiç bir şey düşünmedim. Neden diyorsun ya? Bilmiyorum Dilber. Ben böyle olacağını hiç düşünmedim. Bir gün benden gitmek isteyeceğini hiç düşünmedim."

"Gidemeyeceğimi bildiğindendir."

"Öyle değil Dilber. Gitmek isteseydin giderdin. Sen hep kaldın. Ben ne yaptıysam sen gitmedin Dilber. Ben sana git dedim de sen gitmedin."

"Anlatmakla anlayabileceğin şeyler değil. Keşke anlatabilsemde anlayabilsen."

"Dene."

Hazar Dilber'i bıraktı ve hızla kucağına aldı. Bir anda ayakları yerden kesilen kadın refleksle kollarını adamın boynuna doladı. Adam kucağında kadınla birlikte yatağa oturdu.

Dilber Hazar'ın kollarından gönülsüzcede olsa kurtuldu. Gönülsüzdü çünkü içinde Hazar'ı sevdiği için yaptıklarını görmezden gelmeye hazır aşık bir kadın vardı. Bir yanı ne olur bırakmasın diye dua ederken mantıklı olan kısım doğrusunu yaptın diye gururlanıyordu.

Hazar yatakta tavana bakarak uzanırken Dilber yanında ondan habersiz onu izliyordu. Belki de kocasına içini açmasının vakti gelmişti. Kim bilir belki, ufak bir ihtimal de olsa anlardı.

Anlar mıydı gerçekten?

Bu güne kadar insanlar onu hep yargılamış, suçlamış ve yadırgamıştı. Kimse onun ne istediğini, ne yapmaya çalıştığını sormamıştı. Düşünceleri başkalarına hep ters gelmişti. Kimse anlamaya çalışmamış yalnız bırakmışlardı. 

"Çok düşündüm biliyor musun?" Dedi dakikalar sonra Dilber. Bir kez daha denesin, şimdiye kadar yaptıklarıyla anlatamadığını bir kezde konuşarak anlatmaya çalışsın, ne kaybederdi?

"Nasıl bana bu kadar acı çektiren bir adamı sevebiliyorum?
Nasıl her şeyi bile bile yatağına girebiliyorum?
Nasıl ona dokunabiliyorum?
Yokluğunda düşünmek için bol bol bana fırsat yaratıyordu. Kocaman bir yatakta tek başına yatmak baya yardımcı oluyor. Mesela sıcak olmasına rağmen tir tir üşümek, bir türlü ısınamamak. Bedenim üşümüyordu çünkü içim üşüyordu. Ruhum üşüyordu. Yalnızdım. Çok yalnızdım. Aklının alamayacağı kadar.
Çaresizdim. Kendimi aciz, zavallı hissediyordum.
Bir tek çocuklarıma sığınabiliyordum. Onlar beni terk etmiyordu. Seviyordu. Bazen onlara kızıyordum, vuruyordum ama onlar ağlarken bile bana sığınıyorlardı. Ben onların anneleriydim. Pişmanlık içinde sarıyordum onlara. Öpüp kokluyordum. Özür diliyordum.
Ben annemden çok dayak yedim. Belki haklıydı belki haksızdı. Ama ben ona hiç sığınamadım. Hiç kollarında ağladığımı bilmiyorum. Hiç bana sımsıkı sarıldığını hatırlanıyorum. O da anneydi. Benim annemdi hem de. Beni seviyordu -hangi anne evladını sevmez ki- ama bana hissettirmiyordu. Belki hissettiremiyordu.
Ben de kendime söz verdim. Çocuklarımın yanında olacaktım. Asla kendi annem gibi olmayacaktım.
Sonra sen beni sevmesende çocuklarını seviyorsun. Onlar seni seviyor. Çok seviyorlar. Belki doğru düzgün görmüyorlar, onlara adam gibi babalık bile yapmıyorsun ama onlar seni seviyorlar.
Gidemiyorum Hazar. Çocuklarıma kıyamıyorum. Onları ne annesiz bırakmaya ne de babasız bırakmaya içim elvermiyor. Canım yana yana senin yanında durabiliyorum. O ateş beni yakıyor ama pişirmiyor. Yakıyor, acıtıyor ama öldürmüyor.
Komik gelecek sana ama hani diyorlar ya 'öldürmeyen acı güçlendirmiş' diye. İşte benimki de öyle bir şey.
Elimden bir şey gelmiyor ama ayakta tutuyor beni. Kollarının arasında yaralarım sızlaya sızlaya ilacımı arıyorum. Daha fazla parçalanacağımı bile bile yürüyorum felaketime."

ÇELİŞKİ-İKİ YABANCIWhere stories live. Discover now