40. Bölüm; 'İmkansız değil çaresiz.'

2.2K 333 55
                                    

Medya: fotoğraf temsili arkadaş çocuklar bu kadar küçük değil. Ama daha güzel bir resim bulamadım 🙄

40. Bölüm;

'İmkansız değil çaresiz.'


Bazen son noktaya geldiğini sanıyor insan. Umutlar tükeniyor. Çaresizlik kalbimize çörekleniyor.

İmkansız değil çaresiz.

En ağır şekilde imtihan oluyor insan.

Allah dağına göre kar verir.

Kimimiz çocuğuyla, kimimiz eşiyle, kimsi ailesiyle, dostuyla imtihan olur. Herkes kendi imtihanı zor zanneder. Öyledir zaten. Bana göre benim derdim ağır, sana göre senin derdin ağırdır. Kimse kimsenin imtihanı hafife almamalı. Benim derdimi sen, senin derdini ben kaldıramam.

İmtihanımız ne olursa olsun önemli olan nasıl mücadele ettiğimizdir. Düşmekten korkmamalı, kalkmak için mücadele etmeli insan. Her düştüğünde yanında seni kaldıracak birini aramamalı insan. İnsan insandan medet ummamalı. Ne zaman ki başkalarının sözünü dinlemeye başlarız devam etmek için yanlış yola gireriz. İnsan her zaman önce kalbine bakmalı. Önce kendi istediğine öncelik tanımalı. Böyle yaparsam millet ne der diye düşünmeye başladığımızda baştan kaybederiz. Benim hayatımı millet yaşamayacak.
İnsanlar hep konuşmayı sever. Hepimiz severiz. Başkalarını yargılamayı başkalarının hayatları üzerine ahkam kesmeye bayılırız.

Bu gün çocuğu ile imtihan olan bir anne ile eşiyle imtihan olan bir kadın aynı güçe sahip olmuyor. Çocuğu ile imtihan olan eşinden güler, birlikte imtihanlarını sırtlanırlar. Birbirlerine destek olurlar. Eşiyle imtihan olan kadın ya da erkek çocuklarına sığınır onlardan güç alır. Ve daha bir sürü insan başka başka imtihanlarla sınanır. Herkesin imtihanı kendinedir. Allah ona göre güç verir. Derdi veren Allah dermansız bırakmaz.

İşte imkansızlıkla çaresizlik burada birbirinden ayrılır.

Dilber hiç bir zaman kendisini imkansızlıklar içinde kaybetmedi. İnsan büyüdükçe imkansızlıkla çaresizliğin aynı şey olmadığını öğreniyor. Önceleri hep yapmak istediklerini imkansızlıktan yapamaz sanırdı. Parası olsa her şey çözülür sanırdı. Bir süre sonra paranın ona mutluk getirmediğini, imkansızlıkların onu çaresiz bırakmadığını fark etti. Çocuklarının geleceğini düşünürken onları istediğini gibi yedirip, içirip, okutmakla tamam olacaklarını sanırdı. Ama bir babanın varlığını o olmadan olanlara hissettiremeyeceğini gördü. Çocukları için en iyisini yapmak isterken onları babalarından ayırarak mutlu edemeyeceğini öğrendi. Evet Hazar'dan boşanarak onları babalarından ayırmış olacaktı ama amacı onları babalarından kopartmak değildi. Bu kısmı hiç düşünmemişti. Onun tek derdi Hazar'ın üzerinde kurduğu hakimiyetten kurtulup ne olursa olsun cepte olan Dilber'i yok etmekti.

Çocukları için yaşamaya, sadece onların varlığı ile hayata tutunmaya çok çalıştı.

Ama gönül işte. Bir yere kadar dayanabiliyordu. Anne olarak yaşamak kolaydı ama kadınlığını unutamıyordu. Onu istediği gibi kullanıp, çekip çeviren bir adamla beraber olmak aynı zamanda güçlü bir anne olmaya çalışmak çok zordu. Kontrollü kaybettiği her an çocuklarına, etraftakilere saldırarak, içerideki kadına hayatı zindan ederek yaşamak kolay değildi. Bütün bunları yaşayan kadın hepsini tecrübe ettikten sonra bu günkü noktaya geldi.

O zaman kendini keşfetti.

O imkansızlıkları aşıp çaresizliğin pençesine düşmüştü.

Evlatlarını babasız bırakıp güçlü bir anne-güçlü bir kadın olarak dünyaya kafa tutabilirdi.

ÇELİŞKİ-İKİ YABANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin