1.bölüm; "şimdi git akşama gel"

12K 533 158
                                    

1.bölüm; "şimdi git akşama gel"

2008/27 Eylül Cumartesi

Genç kız üzeri lüzumsuz derecede incik boncuk işlendiği için ağır olduğu yetmezmiş gibi yakasına dip dibe iliştirilerek takılan altınlarla daha da ağırlaşan gelinliği ile  büyük yatağın kenarına oturmuş heyacanla düğünden önce sadece bir kez gördüğü, yakışıklılığıyla aklını başından alan kocasını bekliyordu.

Kocası!

Babası ve kayınpederinin verdiği karar ile kocası olan adam.

Yakışıklılığının yanında çapkınlığıylada efsane olmuş bir adama gelin gelmek  ancak Dilber gibi saf bir kızın yapacağı işti.

Hoş ona da soran olmamıştıki. Sıradan bir kasaba kızına talip olan Mardin'in sayılı zengin ailelerden biri. Verilen başlık parasıda altın üzerinden hesaplanınca babası kızına zengin bir aileye gelin gidiyorsun şükret demiş ve kızını Demiroğlu'larına peşkeş çekmişti.

Biçare annesi rahat edersin kızım elin sıcak sudan soğuk suya girmez deyip ufak tefek aldığı bir kaç parça çeğizini toplamaya başlamıştı. 

Üzerindeki ağırlığın büyük sebebi olan altınlarını çıkartmak istesede kayın validesi izin vermemiş, genç kıza sesizce kocasını beklemesini söylemişti. Ne yapacağını bilemez halde heyacanla oturmaya devam etti. Avuçları terden sırılsıklamdı. Gözü karşıdaki sehpanın üzerindeki şerbet ile seccadeye kaydı. Kayınvalidesinin söylediklerini hatırlamaya çalıştı.

Bak gelin kocan odaya geldiğinde ilk önce yüz görümlüğünü takacak sonra duvağını açacak. Usulünce üzerini çıkart abdest al sonra kocanla birlikte kocan önde sen arkasında secdeye durarak iki rekat nafile namazı kılacaksınız. Sonra da sehpanın üzerine bıraktığım şerbetten bardağa doldurup önce kocana içereceksin. Sonra aynı bardakta sen içeceksin. Ağzınızın tadı bir ömür bozulmasın.
Sakın ha Hazar'ıma bir yanlış yapmayasın. Hazar'ım biraz terstir hele bu akşam daha bir aksidir. Ne derse he de geç. Cevap verme.
Hadi bakalım Allah yuvanızı mesut etsin inşallah.

Odadan çıkmadan öncede sabah çarşafını almaya gelecekler demişti.

Kocası(!) olacak adamı tanımıyordu. Bir kez dahi karşı karşıya gelip iki kelam etmek nasip olmamıştı. Her şey çarçabuk olmuş iki hafta içinde her iş halledilmişti. Bir gece önce baba evinde komşularının arasında kına gecesi yapılmış son gecesinde kız kardeşleri ile koyun koyuna yatmışlardı. Sabah erkenden kalkıp annesinin yanında soluğu almış utana sıkıla bu gece ne yapacağını sormuştu. Annesi de aklı yettiğince kocası ne isterse onu yapmasını söylemişti. Dilber ise hiç bir şey anlamamıştı fakat annesinin bu konuda bir şey söylemeyeceğini anladığından üsteleyememişti.

Dışarıdaki sesler yavaş yavaş kesilirken odanın kapısı açıldı. İçeriye oldukça uzun boylu esmer ve fena halde yakışıklı kocası girdi.

Dilber ayağa kalkarken yakından sadece nikahta gördüğü kocasını duvağının altından baştan aşağıya süzünce ayaklarının bağı çözülür gibi oldu. Demir karyolanın topuzuna tutunarak ayakta durmaya çalıştı.

Genç adam adım adım onu bekleyen kıza yaklaşırken annesinin sözleri kulağında çınladı.

Hazar, sen ailemin direği olacaksın. Baban artık yaşlandı. 24 yaşındasın etrafta serseri mayın gibi dolaşman yeter. Evlenip yuva kurman, artık bizlere torunlar vermen icap eder. Babanla karar verdik senin kimseyi seçeceğin, etrafa saldığın namından sonrada sana kızını verecek ne akrabamız ne de bir aile dostumuz kalmadı. Dün babanla uzak köylerden birinden sana kız istedik. Oldukça iyi bir ailenin namuslu, terbiyeli, meziyetli bir kızı.
Uzatmanın bir manası yok iki hafta sonra sana düğün yapacağız. Senin için kızı isterken teminatını kendim verdim. Evlendiğin zaman kızı üzmeyecek, adam gibi kocalık edeceksin.

ÇELİŞKİ-İKİ YABANCIWhere stories live. Discover now