44. Bölüm; "Bazen konuşmadan çözülür meseleler."

3.4K 319 260
                                    





➡️Hikayemi yazmaya başladığımdan beri yaptığı yorumlarla beni anladığını dibine kadar hissettirdiğinden bölümü yosun91  ithaf ediyorum.




44. Bölüm;

"Bazen konuşmadan çözülür meseleler."

Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anladığı kadardır.
Mevlana

Kadın senelerce hayal kurdu. Mutluluğun, huzurun, sevdanın, aşkın... hep eksik hissetti. Okuduğu kitaplar, izlediği filmler yalandı peki Leyla ile Mecnun'nun, Ferhat ile Şirin'in, Aslı ile Kerem'in yaşadığı sevdalarda mı yalandı? Hep daha fazlasında mıydı gözü? Yoksa yaşadığı hayal kırıklıklarını, kırgınlıklarını kabullenip yaşamaya devam mı etmeliydi?

Kalbimize giren sevgi bedenimizle bütünleştiğinde mutluluğu yaşamaya başlarız. Hepsi birbiri ile bağlantılı ve birlikte yaşandığında güzel.

Dilber'in kendini içinde kaybettiği bir hayal dünyası vardı. Fazlasında değil verildiği kadarıyla mutlu olmaya razıydı. Eğer sevildiğini bilip, hissedebilseydi.

Aynı anda bir çok şeyle uğraşıp bir sürü yere yetişmeye çalışırdı. Evlat olarak ailesinin isteklerini yerine getirmeliydi. Gelin olarak aile içindeki insanların beklentilerini karşılamalıydı. Eş olarak kocasına karşı görevlerini yerine getirmeliydi. Anne olarak evlatlarının sorumluluğunu almak zorundaydı.

Şartlar ne olursa olsun sorumlulukları hep farkındaydı. Yapmak zorunda hissettiği için değil öyle olması gerektiğine inandığı için.

İnançlarımız bizi ayakta tutan en büyük sebeplerden birisidir. Dilber kendisini boşlukta hissettiği her anda inançıyla hareket eder tekrar ayağa kalkardı. İnandığımız sürece varız. İnandığımız sürece de güçlüyüz. Dilber için kadın tek bir erkeğe ait olmalıydı. Aksi mümkün değildi. Kendisini hangi kalıba koyarsa koysun asla yanında başka bir adama yer yoktu.

Ya Hazar olacaktı ya Hazar.

Onu boşanmaya kadar götüren ızdırabı boşanmasına rağmen bitmedi. Onun inandığı üzerindeki yüklerden kurtulduğunda ızdırabının sona ereceğiydi. İşler hiçte umduğu gibi gitmedi. Hayatta tutunmak istediği tek dalı da kendi eliyle kesince tamamen yalnız kaldı. İçine düştüğü boşluk zaten her daim kanayan yaralarına tuz ekti. Elini attığı her şey elinde kaldı. Kimseye sığınıp, kimsenin kanatları altına giremedi. En acı şekilde öğrendiği ise etrafındaki onca kabalağın içerisinde yine onu sarıp sarmalayan, kanatları altına alan kişinin Hazar olmasıydı.

Bir insan hem dert hem de derman nasıl olurdu?

Dilber'in derdi de dermanı da Hazar'dı.

En büyük gerçeği ise içinde kaybolduğu karanlık sadece Hazar'ın varlığı ile dağılabilirdi. Bir tek onun kendisine iyi geldiğini, bir tek ona sığınabildiğini ve bir tek onunla birlikte olduğunda mutlu olduğunu fark ettiğinden beri hayatının çıkmaza girdiğini artık biliyordu.

Dilem uyuduktan sonra Dilber Hazar'ın uykuya gönderdiği Aras ve Yağız'ı kontrol edip salona indi. Tahmin ettiği gibi Hazar hala oturuyordu. Yalnız kaldıklarına göre Hazar'ın, kardeşi Hasan ile onun dükkanı üzerinden ne planlar çevirdiğini sorabilirdi.

"Sen yine ne işler çeviriyorsun?" İşte yine aynı şeyi yapıyordu. Adamla doğru düzgün konuşamıyordu bile.

"Hiç." Dedi Hazar umursamaz bir tavırla. Elindeki telefona bakmaya devam etti.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Oct 22, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ÇELİŞKİ-İKİ YABANCIWhere stories live. Discover now